Daha ilk devrede gol atmasýna gol attýk ama, gerisini ne siz sorun ne ben anlatayým... Son derece monoton, yaratýcýlýktan ve mücadeleden uzak, ýþýðý olmayan bir milli takýmdýk.
Þu rakamlara bir bakýn... Ýlk yarýda rakip ceza alanýna, sadece 3 kez girebildik. Gol dýþýnda; þut, pozisyon, tehlike, fýrsat, beceri, aksiyon adýna hiçbir þey yoktu. Zaten ceza alanýnda toplam olarak, sadece 7 saniye durabildik. Ýki kez de, biz giremeden sadece top girmiþti. O kadar!
Bu durumda, bir gol attýðýmýza elbette sevindim ama; milli takýmýmýzn genel görünüþü konusunda, çok da mutlu deðildim. Bu gidiþat, iyi bir gidiþat deðil.
***
Bizi 1-0 öne geçiren gol, þansa dönük deðildi. Mahmut; Arnavut futbolcu ile birlikte yere düþtüðünde, rakibi hala üstündeyken, ayak uzatarak Burak’a pas attý. O Cenk’e verdi. Cenk ise, þut atabilecek durumdayken; daha avantajlý pozisyonda gördüðü Burak’a pas verdi. Egoist davranmadý, paylaþýmcý oldu. Bu güzeldi iþte...
Ortak emek ve bilinçe atýlan bu gol sonrasýnda, devreye kadar daha epey süre geçmesine raðmen, gene ortalýkta yoktuk.
***
Milli takým soðukkanlý oynadý, akýllý oynadý diyerek kendi kendimize durduk yerde zoraki gaz vermeye çalýþmayalým. Kötü oynadýk. Gerçek bu...Üstünü kapamak yarar saðlamaz.
Neyse ki, ikinci yarýya golle baþladýk. Hakan Çalhanoðlu’nun
uzaktan ve sert þutu, görsel bir þölen olarak topu aðlara yapýþtýrdý.
***
Ýkinci yarý biraz canlansak da, genellikle vasat oynayarak maçý almanýn temel nedeni, Arnavutluk’un çok kötü bir gününde olmasýydý. Bu bizim þansýmýzdý... Býrakýn Fransa’yý, Ýzlanda’ya karþý böyle oynarsak; baþýmýz büyük derde girer. Ýyi futbolla deðil, iyi skorla baþladýk.