İyi yönetilen bir kriz

Ukrayna krizi pekala Türkiye’nin krizi haline dönüşebilir, iktidar Tatarların haklarını savunuyoruz, ilkesel duruyoruz diye Rusya’yı karşısına alabilirdi. İçeride de dışarıda da şartlar böylesi bir krize çok müsaitti. Ama Ankara tıpkı 2008 Gürcistan krizinde olduğu gibi sorunu büyütmeyi değil yönetmeyi tercih etti.

Başbakan Erdoğan Putin ile görüştü. Dışişleri Bakanı Davutoğlu Kiev’e gitti, AB ve ABD’deki muhataplarıyla konuştu, Tatar derneklerinin temsilcileriyle Ankara’da buluştu ve Türkiye ilkesel duran ancak Rusya ile ilişkilerini bozmayan, Tatarları Rusların hedefi haline getirmeyen bir politika benimsedi.

***

Bu politika Kırım ya da Sivastopol’un Rusya’ya katılmasına engel olmayabilir fakat Kırım Rusya’ya katılırsa Rusların Tatarlardan intikam almasına yol açmaz, Tatarların Ruslar ile Ukraynalılar arasında kalmasına ve bölgede çok daha büyük oyunlar oynayanların oyuncağı olmasına neden olmaz.

Rusya veya Ukrayna ile Türkiye arasındaki ilişkilerin bozulmasına sebep olmaz. İlkeli duruşu sayesinde Türkiye sorunlar üstü kalır. Gerekirse ileride bulunabilecek bir çözümün parçası olur. Ekonomik çıkarlarından fedakarlık etmek zorunda kalmaz. Suriye, Kıbrıs gibi kendisini doğrudan ilgilendiren konularda Rusya ile sınırlı işbirliği imkanlarını öldürmez.

Umarız bu politika benimsediği gibi sürdürülür, birileri çıkıp milliyetçilik sanılan reflekslerle arkasında duramayacağı açıklamalar yapmaz. Çünkü bizim daha fazla soruna ve gerilime değil, içeri de dışarıda da var olan sorunlarımızı çözmeye ihtiyacımız var. Bize daha fazla demokrasi, daha fazla hak, daha çok şeffaflık gerekiyor.

Kıbrıs, Ermenistan, İsrail, Mısır başta olmak üzere tüm ülkelerle olan sorunlarımızı çözmemiz, Kürt sorunu diye bir sorunumuz olduğunu hatırlamamamız, her alanda ve anlamda toplumsal barışmayı sağlayacak siyaset yapma biçimlerini hayata geçirmemiz gerekiyor.

Türkiye bu kadar sorunu arasında bir de karşısına Rusya’yı alarak hiçbir şey kazanmaz. Kırım Tatarlarına da yardımcı olmaz. Olsa olsa etkisini azaltır, krizini azdırır. Emin olun müttefiklerinden de destek alamaz. Yanlış bir adım atarsa Tatarları küresel paylaşım masasının mezesi haline getirir.

Olsa olsa Kırım’ı Rusya’ya bırakmaya zaten razı olan AB ve ABD’ye yardım etmiş olur. Onlara Putin’i şeytanlaştırma fırsatı tanır. Ukrayna’nın geri kalanının Rusya’dan uzun yıllar nefret etmesine, böylece AB ve ABD’ye bu ülkenin çok daha ucuza mal olmasına katkıda bulunur.

Kırım ve belki Sivastapol’un da Ukrayna sınırları içinde kalması ancak AB ve ABD’nin zamanın muhalefeti ile zamanın Cumhurbaşkanı Yanukoviç arasında Almanya, Fransa, Polonya ve Rusya’nın şahitliğinde, dolayısıyla da ipoteğinde Kiev’de imzalanan 21 Şubat mutabakatına uyulmasıyla mümkün olur.

***

Bu mutabakata aykırı olarak yönetimin oldu bittiyle ele geçirilmesi, anayasa reformu ve seçimle değişiklik yapılacağına sivil darbeyle sorunun çözülmesi, hemen arkasından da Rusça konusunda hamle yapılması ülkenin ne içinde bulunduğu koşullara, ne de tarihi ve coğrafyasına uyumluydu. Krizin çözülmesi için Almanya, Fransa ve Polonya’nın Ukraynalı muhataplarına kefil oldukları 21 Şubat anlaşmasını hatırlatmaları gerekirdi.

Unutmayalım ki fırsat bu fırsat diye görmezden geldikleri ilkeler yüzünden Rusya da fırsat bu fırsat dedi. Öncelikli hedef olarak kendine Ukrayna’yı koydu. Onu elde edemezse ülkenin kendi sınırlarına yakın bölgesini, o da olmazsa Kırım ve/veya Sivastopol’u gözüne kestirdi. AB ve ABD Ukrayna yerine Kırım ve Sivastopol’u vermeye hazır. Rusya sadece Kırım’a ve/veya Sivastopol’a razı olacak mı onu da yakında göreceğiz...