Olumlu aný çalýþmasýnda beni þaþýrtan þeylerden biri de “iyilik etmenin” de güçlü bir aný olarak kaydedilmesi. Doðrusu araþtýrma olmasaydý sadece kendimize yapýlan iyiliklerin olumlu hatýrlanacaðýna dair farkýndalýðým vardý. Ýyilik etmenin ruh halimizi kýsa süreli iyi geldiðini biliyorduk ama kalýcý güçlü anýlara döndüðünü fark etmek en azýndan benim için yeni bir þey. Bugün size iyilik etmek ve iyilik görmenin olumlu anýlar dönmesi ile ilgili örnekler vereceðim.
“7-8 yaþlarýndaydým, sokakta arkadaþlarýmla oyun oynuyordum. Tahtadan arabasýyla demir toplayan yaþlý bir amcayý gördüm. Araba bayaðý demir doluydu ve yokuþa doðru sürmekte zorlanýyordu. Onunla birlikte arabayý ittim. Bana çok dua etmiþti. O sahne aklýma çakýlý kaldý. Yardýma ihtiyacý olan birini görünce o an aklýma gelir.”
“IHH ya üye olmuþtum. Ýhtiyaç sahiplerine yardým yapýlýyordu. Bende bu yapýlan yardýmlara gönüllü olarak katýlýyordum. Yaptýðýmýz yardýmlarla o ay altý aileye yardým ulaþtýrmayý baþardýk. Bu çalýþmalardan dolayý IHH bana “örnek öðrenci belgesi” verdi. Çok mutlu olmuþtum.”
“Ýlkokul Ýkinci sýnýftaydým. Otobüs duraðýna gittiðimiz yolda bir cami inþaatýnýn baðýþ kutusu vardý. Anneme “elimdeki parayý atýyým mý?” diye sormuþtum. Annem de sadaka konusundan kýsaca bahsetmiþti ve ben de elimdeki bozuk parayý o kutuya atmýþtým. Ardýndan otobüse binince þoföre paramýzý uzattým ve benim ücretimi almayýp “bu sende kalsýn kendine dondurma alýrsýn” demiþti. Olaylarýn bu kadar art arda olmasý beni çok etkilemiþti.”
“Ýlkokul 1. sýnýfa Eylül 1999 yýlýnda baþladým. 17 Aðustos depreminin üzerinden sadece bir ay geçmiþti. Sýnýfa girdiðimde herkesin üzerinde önlükleri çantalarý varken Ayþe adýnda bir kýzýn önlüksüz olduðunu fark ettim. Neden önlük giymediðini sorduðumda, depremde evlerinin yýkýldýðýný, babasýný kaybettiðini söylemiþti. Eve gelip anneme anlattým. Ertesi gün okul çýkýþýnda annemle birlikte Ayþe’ye önlük ve çanta almýþtýk. Aldýklarýmýzý gördüðünde Ayþe’nin yüzündeki o mutluluðu hiçbir zaman unutmadým. O günden sonra Ayþe’yle dostluðumuz baþladý.”
“Evim ile okulum arasýnda epey bir mesafe vardý. Ramazan’da akþam ezaný serviste okunurdu. Bir gün okulumun yakýnlarýndan sýcak bir pide almýþtým ve servise binmiþtim. O pidenin kokusu öyle güzel yayýlmýþtý ki, herkese oruçlarýný açmalarý için daðýttým. Bunu babama anlattýðýmda babam bunu her gün yapmam gerektiðini söyledi. Ben de her gün pide alýp servistekilerle bölüþtüm. Hala pide kokusu duyduðumda o günlerim aklýma gelir.”
“Ben 5-6 yaþlarýndayken yaz akþamüstlerinde mahallenin bütün çocuklarýyla sokaða inip akþam ezanýna kadar oyun oynardýk. Yoldan da karpuzcu geçerdi ve yan komþumuz o karpuzcudan karpuz alýp hepimize birer dilim ikram ederdi. Kaldýrýma oturup yediðim o karpuzlarý hiç unutamýyorum.”
”Bayramda feribotla þehirlerarasý yol gidiyorduk. Gemi kantininden alacaklarýma bayram harçlýðým yetmemiþti. Elim boþ geri döndükten bir süre sonra kantindeki görevli bir el iþaretiyle beni geri çaðýrdý: “5 liralýk istediðin þeyi alabilirsin, baþka bir abi ödedi hesabýný” dedi. Hiç unutmadýðým bir anýdýr.“
“Ben köyde büyüdüm. Dere kenarýna oyun oynamaya giderdik. Dere kenarýna gittiðimizde bir teyze dere kenarýnda yufka açýyordu. Teyze de bize ikram etmiþti. Biz de bütün gün oyun oynamýþýz, açýz. Beþ arkadaþ sýcak sýcak yufkalarý yedik. Teyzenin yufkalarýný çok fazla yediðimiz için teyzeye yufkalarý satmayý teklif ettik. Kabul edince yufkalarý satýp parasýný götürmüþtük. Yediðimiz yemek aklýmdan hiç çýkmaz.”