Ýzlanda’yý yendik, ya sonrasý?

Tut ki Ýzlanda'yý geçtik ve eðrisi doðrusuna denk gelerek; Avrupa Futbol Þampiyonasý'na katýlma hakký elde ettik...

Ne olmuþ yani!

Fransa'daki finallerde ortalýðý kasýp kavuracak mýyýz? Oynayacaðýmýz futbolla dudak mý uçurtacaðýz? Gören "Maaþallah" mý diyecek!

Kimileri "Hele bir gidelim, sonrasý Allahkerim" diyebilir ama; insanýn gidecek yüzü olmalý... Senin ülkende; yýllardýr süren kötü futbol nedeniyle maçlardan soðuyan insanlar, artýk statlardan kaçýyor. Doluluk oraný çok ciddi oranda düþtü.

- Ligde bir sezon boyunca oynanan 300 küsur maça raðmen, hatýrlanacak kaliteli maç sayýsý 3'ü bile bulmuyor.

- Futbolcularýn her ikili mücadelede ayakta duramayýp yere yýðýlýyor.

- Yere düþenin ciddi bir sakatlýðý olmadýðý halde, sanki bacaðý kopmuþ gibi yaygara koparýlýyor, kývranýlýyor. Yere düþen kalkmýyor.

- Maçlar çok fazla faullü geçiyor. Oyun bu yüzden sürekli duruyor.

- Ataklar aðýr, temposuz, isteksiz ve estetik yoksunu... Durarak oynuyoruz. 

- Her düdük çaldýðýnda hakemlerle dalaþýyoruz. Her karara itiraz etmek alýþkanlýðý, klasik futbolcu tiplemesine girdi.

- Gölge depar yok... Ver-kaç yok... Topsuz oyun yok... Bölge pasý yok... Aldatýcý koþu yok... Tempo yok... Özel bir duran top ya da serbest atýþ organizasyonumuz yok... Defansýn arkasýna sarkma yok... Uzaktan "Þok-Þut" yok... Geriye ne kalýyor?

- Türk futbolunun genel bir karakteristiði de bulunmuyor. Kendimize has bir oyun stilimiz, stratejimiz, geleneðimiz de ha keza...

Ýngiliz futbolu deyince, kanatlardan etkili ortalar aklýmýza geliyor. Alman futbolu deyince, fiziðe dayalý disiplinli oyun kurgusunu algýlýyoruz. Brezilya futbolu deyince, estetik ve tekniðin buluþmasýný hayal ediyoruz... Peki Türk futbolu denilince, aklýnýza ne gelir? Neyi, nasýl, niçin, nerede, ne zaman, ne yaparýz! Bu sorunun cevabý yoktur. Bizdeki taktik, "Saldým çayýra-Mevlam kayýra" üstüne kurulur. 3. Milenyumda bile "Haydi koçum"la oynuyoruz.

Biz bu halde Fransa'ya gitsek ne olur, gitmesek ne olur.