Her seçimin kendine özel bir rüzgârý vardýr. Her seçim, önümüze konulan derin ve anlamlý bir tercih olmasý itibariyle daha üst bir seçimdir. Seçimden öte bir seçimdir. Ýstikrar ile istikrarsýzlýk arasýnda bir tercihtir. Ýstikbalin riske atýlmasý ile atýlmamasý arasýnda bir tercih. Beceri ile beceriksizlik, yerli olmakla olmamak, ideolojik körlük ile hizmete açýk olmak arasýnda bir tercih. Aydýnlarýn düzenlenmiþ zihinleriyle anlayamadýðý, halkýn billur irfanýyla anlayýp gereðini yaptýðý o üst seçimdir.
Türkiye ne zaman bir sýkýntýya girse imdada yetiþen seçimler olmuþtur. Ýstikametini þaþýrmýþsa halk derin irfanýyla istikameti düzeltmiþtir. Yok, eðer istikameti doðru buluyorsa devam et demiþtir. Zaman zaman da ‘devam et ama dikkat’ diyerek ikaz etmiþtir. Geriye dönüp bütün seçimler bu gözle deðerlendirilirse durum açýk bir þekilde görülecektir. Ben burada bir kaç örnek üzerinde durmak istiyorum. Halk eline geçen ilk ciddi fýrsatta, yani 1950’de, Türkiye’ye yeni bir istikamet çizmiþtir. 1989 yerel seçimlerinde Anavatan Partisini ikaz etmiþ, Ýstanbul ve Ankara Belediye Baþkanlýklarýný Anavatan Partisinin elinden almýþtýr. 2011 seçimleri ise ‘istikametin doðru, yola devam’ iþareti verilen bir seçim olmuþtur.
30 Mart seçimleri Ýzmir için de yerel seçim olmaktan çýkýyor. Binali Yýldýrým projeleri ve Ýzmir için hayalleriyle ortaya çýktýkça rakipleri sözü genel politikaya kaydýrmak kurnazlýðýna sarýlýyorlar. Çünkü o vadide Binali Yýldýrým’la yarýþmalarý imkânsýz.
Hizmet camiasý için de bir sýnav mahiyetinde bu seçimler. Hepimizin bu camiaya mensup arkadaþlarý var. Ben onlarýn sandýk baþýnda þimdiye kadarki söylem ve düþüncelerine zýt bir hareket içinde olabileceklerine ihtimal vermiyorum. Hayatlarýnýn bundan sonrasýný vicdan azabý içerisinde geçirmelerine sebep olabilecek bir tavýrdan kaçýnacaklardýr eninde sonunda. Yeter ki iradelerini bir yerlere teslim etmiþ olmasýnlar.
27 Mayýs ihtilalinde ben ilkokuldaydým. Hüseyin Bey isminde bir öðretmenimiz vardý. Sonralarý anladým köy enstitüsü mezunu olduðunu. Bize Menderes’in ne zalim bir adam olduðunu anlatýp duruyordu. Bir gün, Menderes’in trene doldurduðu üniversite öðrencilerini, treni bir köprü üzerinde devirerek öldürdüðünü söyledi. Çocuk muhayyilemde beni çok etkilemiþ olacak ki akþam evde bunu anlattým. Annem ve babam yalan olduðunu söyleyerek beni rahatlattýlar. Annem babama “sen imzasýz bir mektup yazsan öðretmene, bu yalanlarla çocuklarý kandýrma desen, Mehmet de o mektubu belli etmeden öðretmenin masasýnda örtünün altýna koysa” dedi. Bugün bakýyorum Tayyip Erdoðan hakkýnda benzer yalanlar uydurmak için yarýþanlar var. Bunlarýn gözden kaçýrdýðý þu: Halkýmýzda Tayyip Erdoðan’ýn þahsi ikbali için harama el uzatmayacaðýna dair keskin bir inanç var. Bu, öyle kolayýna yerleþmiþ bir inanç deðil elbette.
17 Aralýk operasyonlarýnýn rüþvet ve yolsuzluk deðil bir siyasi operasyon olduðuna dair kanaatin halkta gittikçe pekiþtiðini seçim meydanlarý haykýrýyor aslýnda. Tayyip Erdoðan hem tuzaðý anlatýyor, hem parlak bir gelecekten bahsederek seçmene umut daðýtýyor. Muhalefet partileri seçmenin hayatýnýn her tarafýna yansýmýþ geliþmeleri kötüleyerek daha baþta inandýrýcýlýðýný yitiriyor. Üstüne bir de gerçekleþmesi imkânsýz vaadlerle benim iktidar þansým yok diye haykýrmýþ oluyor. Yerel seçim parametreleri onlarýn gündeminde neredeyse hiç yok.
Kýrým’daki geliþmeler Türkiye’deki istikrarýn önemini bir kere daha hatýrlatýyor hepimize. 30 Martý yerel seçim olmaktan çýkaranlarýn unuttuðu bir þey daha var. Türkiye, son on yýldaki geliþmeyi siyasi istikrar sayesinde elde ettiðini biliyor. Bunun kýymetini de biliyor.
Ýzmir için kim ne hayal ediyor? Bu hayallerin gerçekleþmesi için kim inandýrýcý? Seçmen buna odaklanýrsa kazanan Ýzmir olacak...