Yavuz Kitabevi, Ýzmir’de, Kemeraltý Caddesi üzerinde, birbiri ardýna sýralanan Beyler sokaklarýndan hemen sonraydý... Vitrininde yeni çýkan kitaplar sergilenirdi ve sorumlusu genç kadýna istediðiniz kitabý söylediðinizde hiç tereddütsüz bulunduðu raftan alýr, elinize býrakýrdý...
Elli küsur yýl öncesinden ve kendi deneyimimden söz ediyorum... Ýlk kitap satýn alma zevkini tattýðým yerdir Yavuz Kitabevi...
Doðan Hýzlan’ýn dünkü yazýsýndan kitapseverler hizmetinde yüz yýlýný doldurduðunu öðrendiðim Yavuz Kitabevi’nde, yarým yüzyýl önce arkasýndaki raflarda duran binlerce kitap arasýndan sizin istediðinizi hemencecik bulan genç kadýn hâlâ iþinin baþýndaymýþ...
Naci abielimden tutmuþ, okumayý kendi kendime söktüðümü ölçmek üzere, Türkiye Yayýnevi tarafýndan yayýmlanan ‘Çocuk Yýllýðý’ný kitabevinin vitrininde bana göstermiþti. Adýný okuyabildiðimi görünce de mükâfat olarak satýn aldýðý yýllýðý hediye etmiþti.
Kitabevi sahibi birinin soyadýnýn ‘Kitapçý’ olmasý herhalde iyi bir tesadüf sayýlmalý. Yavuz Kitabevi tabelasýndan sahibinin Fahrettin Kitapçý olduðu anlaþýlýrdý. Galiba hemen yanýbaþýndaki ‘Mektepli Kitabevi’ de ayný aileden birilerinindi. Doðan Hýzlan’a aileye soyadýnýn Atatürk tarafýndan verildiðini söylemiþler...
Ayný aileden olduðunu bildiðim iki kiþiyle daha yolum kesiþmiþtir: Dr. Baha Kitapçý ile amcasýnýn oðlu Nuran Kitapçý...
Ýlk gençlik dönemimin kültür odaklarýndan biri olan Türkocaðý’nýn baþkanýydý Dr. Baha Kitapçý. Sobayla ýsýtýlan salonunda her hafta kentimizin öndegelen kanaat önderlerinden birine verdirdiði konferansý dinlerdik. Ara ara Ýstanbul ve Ankara’dan konuþmacý davet edildiði de olurdu. O sýralar henüz ‘sað’ kesimde ayrýþmalar yaþanmadýðý için farklý kiþilikler o çatý altýnda yüksünmeden ve birbirine ters bakmadan buluþabiliyordu...
Hatýrlýyorum: Fethullah Gülen de, Yaþar Tunagür Hoca’nýn Diyanet Ýþleri baþkan yardýmcýsý olarak Ankara’ya gitmesi sonrasýnda, onun býraktýðý boþluðu doldurmak üzere vaiz olarak atandýðý Ýzmir’de, kentin ‘sað’ entellijansiyasý önüne, ilk Türkocaðý konferanslarýyla çýkmýþtý...
Dr. Baha KitapçýKestelli Caddesi üzerinde bulunan ‘Cilt ve Tenasül Hastalýklarý Dispanseri’nin baþtabibiydi. ‘Hâkimehaným’ diye anýlan eþi adý galiba Türkân Haným’dý ise aðýr ceza hakimiydi. Anlamsýz bir trafik kazasýnda kaybettiðimizi hatýrlýyorum Dr. Baha Kitapçý’yý...
Üstad Necip Fazýl KýsakürekÝzmir’e her geliþinde bizden kendisini Nuran Kitapçý’ya götürmemizi isterdi. Nuran Bey Yapý Kredi Bankasý müdürüydü. Üstad’ýn Ýstanbul’daki genç sohbet halkasý içerisinde yer aldýðýný o vesileyle öðrenmiþtik. Bir keresinde, daha oturur oturmaz, “Sen tumturaklý deyimleri seversin bilirim, sana hediyem olsun Nuran” diyerek ‘mehmâ emken’ (mümkün olduðunca) sözcüklerini telâffuz etmiþti Üstad...
Kullanmasam da, o gün bugündür hiç unutmadým ‘mehmâ emken’ söz kalýbýný...
Ýzmirliler bir köþesinde Aktaþ Eczanesi bulunan Birinci Beyler Sokaðý’ný bilir. Dr. Baha Bey’in muayenehanesi o sokaktaydý; ama benim için sokaðýn esas önemi, eski kitap satýcýsý Nazmi’nin sergisinden kaynaklanýyordu. Kemeraltý Caddesi’nin tam ortasý sayýlabilecek Baþdurak’ta bulunan bizim dükkânda geçirdiðim her gün, sabah, öðlen ve akþam olmak üzere, en azýndan üç kez uðrardým o sergiye... Mutlaka ilginç bir þeyler bulabildiðim için...
Hayatýnda ilk kez Ýzmir’e yolu düþmüþ bir dostum, geçen gün, kendisini en etkileyen yerin Kemeraltý Caddesi olduðunu söyleyince sevindim. Ýzmir’in kalbidir orasý. Eczacýbaþý Holding’in temeli sayabileceðimiz Süleyman Ferit Bey’in eczanesiyle (altýn damla) Aktaþ Eczanesi’nin (gizli çiçek) kendilerine özgü kolonyalarý vardý ve çarþýya Konak tarafýndan girdiðinizde burnunuza onlarýn kokusu çarpardý.
Parfüm öncesi dönemde yerli üretim kolonya güzel koku sevenlerin ihtiyaçlarýný karþýlardý. Sokaða her giriþimde burnuma çarpan o güzel kokularý þimdi bile koklar gibiyim...
Yüzyýldýr ayný muhitte kalýp hep ayný mesleði sürdürmek kolay bir iþ deðildir; Yavuz Kitabevi bunu baþarmýþ iþte...
Umarým daha nice yýllar varlýðýný sürdürür...