İzmir suikastı davası

İzmir Valiliği’ne yapılan ihbara göre eski Lazistan (Rize) Mebusu Ziya Hurşid Bey, eski İttihatçı subay Sarı Efe Edip ve üç tetikçi, Kemeraltı’nda Mustafa Kemal’i öldürmeyi tasarlamışlardı. Suikastçıları Girit’e kaçıracak olan Giritli motorcu Şevki, suikast gününe yakın, Sarı Efe Edip’in gizlice İstanbul’a gitmesinden kuşkulanarak olayı ihbar etmişti. İlk yakalanan Gaffarzade Oteli’nde kalan Ziya Hurşid oldu. Polis memurları Ziya Hurşid’in karyolasının altında bombalarla silahlar buldu. Galip Paşa Oteli’nde kalan tetikçiler Çopur Hilmi, Laz İsmail ve Gürcü Yusuf da kısa sürede yakalandı. Sarı Efe Edip’se İstanbul’da Bristol Otel’de yakayı ele verdi.

Bundan sonraysa akıllara ziyan bir tutuklama kampanyası başladı ki, kimi kaynaklara göre 200’e yakın kişi içeri alındı. Zanlıların ifadesine göre mi bu kişiler tutuklanmıştı yoksa bir tasfiye hareketine soyunmak amacıyla birileri bu olayı kullanmıştı hala kesin değildir. Ama suikast fikrinin eski Ankara Valisi Abdülkadir’den çıktığı öne sürüldü. Abdülkadir Bey, saltanatı kaldırdığı gerekçesiyle Mustafa Kemal’e diş bileyen Ziya Hurşid’i, iktidar tutkusuyla yanıp tutuşan eski Marif Nazırı, İzmit Mebusu Şükrü Bey’i suikast fikrine yatırmıştı. Şükrü Bey de Kara Kemal Bey’le görüşmüştü. Bu arada Ziya Hurşit tetikçileri örgütlemişti. Çeteye daha sonra Mustafa Kemal’le birlikte Samsun’a giden Miralay “Ayıcı” Arif de katılmıştı.

Mustafa Kemal 16 Haziran’da İzmir’e geldi. Ertesi gün suikast haberi kamuoyuna duyuruldu ve halk sokağa döküldü. Derken 19 Haziran’da Mustafa Kemal, “Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” sözünü söyleyince ülkede ağlamayan kalmadı.

Suikastı duyan Başbakan İsmet Paşa, dosyayı Ankara İstiklal Mahkemesi’ne verdi. Özel bir trenle heyet İzmir’e gitti ve 17 Haziran’da kente yerleşti. Ancak mahkeme daha yola çıkmadan olayı Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TCF) ve Seyh Sait İsyanı’yla ilişkilendirip Kazım Karabekir, Ali Fuat, Refet, Cafer Tayyar, Bekir Sami ve Rüştü Paşalarla İttihatçıların Maliye Nazırı Cavit Bey’i de tutuklatmıştı, TCF’nin geri kalan bütün milletvekilleriyle birlikte. Motorcu Giritli Şevki’nin olaya karıştırdığı Rauf Bey’le Adnan (Adıvar) Bey, o sıralar yurt dışında olduklarından kurtulmuşlardı! İsmet Paşa çok uğraştıysa da sadece Kazım Karabekir’in serbest bırakılmasını sağlayabildi. Ancak heyet İsmet Paşa’yı, “mahkeme kararlarına karıştığı için tutuklamakla tehdit edince” ve de Mustafa Kemal “ben mahkemenin işine karışmam” deyince İsmet Paşa, Kazım Karabekir’in tutuklanmasını uygun bulduğunu bildiren bir telgraf çekti mahkemeye.

Dava 13 Temmuz 1926’da sona erdi ve 15 kişiye idam cezası okundu. Ama suçları suikast değil Ceza Kanunu’nun 55 ve 57. maddeleri uyarınca Anayasayı ortadan kaldırıp hükümeti devirmekti! Giritli Şevki beraat etti 6 bin 500 lira da ödül aldı! Milli Mücadele paşaları beraat etti; “derslerini almışlardı!” Yargıç Kel Ali’ye göre! Bu kararda, kuşkusuz Mustafa Kemal’in etkisi vardı. Kimileriyse Kazım Karabekir yargılanırken mahkemeyi dolduran üniformalı subayların ve İzmir semalarında uçarak “Kazım Karabekir suçsuzdur” yazılı kağıtlar atan havacıların etkisinden söz eder.

İdamlar 13-14 Temmuz 1926 gece yarısı başlar, sabaha kadar sürer. Önce Ziya Hurşid, Laz İsmail, Gürcü Yusuf’la Çopur Hilmi ipe çekilir. Yani suikastçılar! Ayıcı Arif Mustafa Kemal’e bir mektup yazarak yirmi yıllık arkadaşını bağışlamasını ister. İpi kendi eliyle boynuna geçirir. Şükrü Bey, Abidin Bey suçsuz olduklarını son nefeslerime kadar yinelerler. Rüştü Paşa suçsuz olduğunu bininci kez tekrarlar ve kurşuna dizilmek isterse de asılır.

Böylece suikastçılarla birlikte muhalefetin tasfiyesinde de birinci perde bitmişti. Daha sonra, 2 Ağustos 1926’da Ankara’da ikinci perde açılacak ve eski İttihatçıların mahkemesi başlayacaktır...