Bir teoriye göre, söylemimiz ya da inançlarýmýzýn ne türden bir dünyaya hitap ettiðini belirli bir kesinlik içinde söylemek mümkün deðil; belki de bu, kendi gölgemizin üstünde takla atlamak kadar imkansýzdýr. Esasýnda, söylemlerimiz ve inançlarýmýz, hitap ettiðimizi sandýðýmýz dünyaya iliþkin bilgiler vermekten çok bizzat bize iliþkin deðerli bilgiler verir demek, daha doðru olur. Bizim dünyayý nasýl algýladýðýmýzýn bilgisi, bizden daha çok, dünyanýn bizi nasýl algýladýðýna dair bilgi üretir.
Yüzölçümü 783.562 km² olan bir ülkede "çiçeklerin sadece Ýzmir'in daðlarýnda açtýðýna" iman eden birinin zihnini, altýn pergelle ölçseniz bile, ulaþacaðýnýz açý, ancak o insanýn iki gözünün aralýðý kadar ''geniþ'' bir açý elde edersiniz. Ýklim, daðlar ve çiçekler konusunda kendini köyünün ufkuyla sýnýrlamýþ olan bir beyin, elbette yamaçlarýný ancak görebildiði daðý, yeryüzünün tek dað sanýr ve derenin kýyýsýnda gördüðü tanýdýk otu da dünyanýn merkezindeki tek çiçek ilan eder.
"Ýzmir'in daðlarýnda çiçekler açar" imgesi ile "düþmaný illa da Ýzmir'in sularýna dökmek" metaforu sadece çatýþma ve kutuplaþmayý ifade etmezler; bu ýsrarlý söylemin esasen ima ettiði anlam, tarih ve toplumun hala ipotekli olarak kendi uhdelerinde olduðu varsayýmýdýr.
Herkese ve her þeye raðmen kendini cumhuriyetin gerçek sahipleri olarak ilan eden bu zihniyet, nihayetinde her þeyin gerçek sahibi olduðu için günün birinde, tepesi attýðýnda herkesi Ýzmir'in daðlarýna sürebilir, bu yetmez, hýzýný alamayacaðý için de herkesi, Ýzmir’in denizine dökebilir sanýyor! Bu halet-i ruhiye tarih içinde donmuþ kalmýþ bir krater gölünü andýrsa da "paþazadelerimizin" hiç umurunda deðil. Varsa yoksa Ýzmir'in daðlarýnda açan çiçekler ve "bir gün her fani Ýzmir'in denizini tadacak" trajikomik takýntýsý!
Her þeyden önce birileri bu çok demokrat, çok modernist, çok kültürlü ve o oranda endiþeli yurttaþlarýmýza, cumhuriyetin ipotekli bir miras olmadýðýný, esasýnda cumhuriyetin ortaklaþa kullandýðýmýz politik özgürlükler alaný olduðunu tane tane anlatmalý. Monarþiden farklý olarak cumhuriyeti daha anlamlý kýlan erdemin, vatandaþlarýna daha çok siyasi özgürlük alaný açmasýdýr. Kamusal alan dediðimiz þeyin aslýnda bu olduðu hatýrlatýlmalýdýr.
Kim ne derse desin, CHP imgesi Türkiye'de hem olumsuz bir kültür biçimine göndermede bulunur hem de o oranda talihsiz bir tarihsel dönemi çaðrýþtýrýr. Yeni Türkiye ile eski Türkiye arasýnda oluþan sýnýrlarý bulanýklaþtýran, derinlikten yoksun, temelsiz bir siyaseti topluma dayattýðý gibi, esasen toplumdaki çatýþmacý fay hatlarýnýn da gerçek nedenidir.
Türkiye'de dýþlama ve ötekileþtirme kavramlarýnýn mucidi CHP'dir. Kurgulanmýþ olan modernist projenin "tekçiliði" CHP'nin mirasýdýr. Devlet/toplum çatýþmasýnýn merkezinde hala CHP oturuyor. CHP'yi çevreleyip kuþatan kültürel iklim deðiþmedikçe, Türkiye çatýþan bir toplum ve ulus profilinden kurtulamayacaktýr.
Türkiye’de çiçekler her yerde açar. Türkiye’nin üç tarafý denizlerle çevrilidir. Ve en önemlisi de Türkiye hiç kimsenin babasýnýn tapulu malý deðildir. Vatandaþlýk baðý ile baðlý olan herkes, tarihin eþit mirasçýsýdýr.