Ýzmirya’dan Diyarbakýr’a

Türkiye 12 Eylül askeri darbesinin acý hatýralarýný yad ederken, bizde o dönemde iþkenceler, çekilen acýlar ve dramatik hikayelerle sembolleþen cezaevinin bulunduðu sokaklar dahil Diyarbakýr caddelerinde bir gazeteci olarak bölgenin nabzýný tutma imkaný bulduk. Diyarbakýr halkýnýn çözüm sürecine olan bakýþýný dinledik. Diyarbakýr ve Mardin’de insanlarý dinlediðinizde barýþa susamýþ topraklarýn, barýþa susamýþ insanlarýnýn çýðlýklarýný görüyorsunuz. Bu vatanýn batýsýnýn kaderi, doðusunun kaderinden ayrýlamaz. Acýlarla yoðrulmuþ bu coðrafyanýn artýk kardeþ kavgalarýna tahammülü kalmamýþtýr. Neden hep Ýslam coðrafyasýnda insanlar birbirine düþman edilmiþler. Kardeþi kardeþe can düþmaný haline getirmiþler. Kadim medeniyetlerin doðduðu ve dünyaya ýþýk veren bu topraklar þimdi kardeþ kanlarýyla sulanmaya çalýþýlýyor. Ýstanbul, Ýzmir, Diyarbakýr, Þam, Baðdat, Kudüs, Mekke, Medine, Saraybosna, Üsküp, Bakü gibi doðudan batýya saydýðýmýz bu kentlerin daha da ötesinde geniþ bir coðrafyanýn kaderi hep birbiriyle kesiþmiþ veya hep iç içe olmuþtur. Birinin kaderi diðerinin kaderi olmuþtur.  Bu kutsal ve kadim nice medeniyetlerin barýþ, hoþgörü ve kardeþlik içinde yaþayan ve buna tanýklýk eden bu coðrafyanýn bitmek bilmeyen kavgalarýna tanýklýk etmesi þahsen beni derinden üzüyor. Çünkü ben bu coðrafyanýn birliðine, dirliðine, kardeþliðine inanan bir anlayýþa sahibim.

 Son zamanlarda yeni paranoya gündeme getiriliyor. Türkiye bölünüyor. Fatih Altaylý gibi yazarlar da bu kervana bir þekilde katýldý. Köþesinde Baðýmsýz Ege projesine yer vererek tartýþmalara yeni boyut getirdi. Altaylý, Ege için özerklik içeren, Ege þivesiyle yazýlmýþ görüþlere yer verirken; “Ciddi deðil, ama ciddiye alýnma potansiyeli var” sözleriyle bir nevi destekledi.

Hürriyet yazarý ve ESÝAD eski baþkaný Sýtký Þükürer’de ‘Ýzmirya’ söylemini ortaya atan isimlerden birisi. Þükürer, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi için federasyon seçeneðini gündeme getirerek, Ege Bölgesinin özerklik söylemlerini gündeme taþýdýlar.

Öyle görünüyor ki Batý bile üniter devlet anlayýþýný kutsamaktan artýk vazgeçmiþ görünüyor. Batý federatif yapýyý tartýþmaya açtý.

Tüm bu tartýþmalardan baðýmsýz olarak, Diyarbakýr ve Mardin sokaklarýnda ne gördüm. Ben bir sistem veya idari yönetim biçimini ya da fiziki sýnýrlarý tartýþmýyorum. Ben kardeþliði konuþuyorum. Ýster uniter olsun, ister özerk, ister federatif bir yapý ne olursa olsun; ben bu bölgelerde kardeþliðin güçlü teveccühünü gördüm. Bunun bozulmasýna asla izin vermemeliyiz. Ýçtiðimiz su, soluduðumuz hava bir, nüfus cüzdaný hanesinde din kardeþliði var. Bu coðrafyanýn da halklarýnýn kaderi de birdir. Kadim medeniyetlere ev sahipliði yapmýþ, her türlü acýyý birlikte yaþamýþ halklarý birbirine düþman etmek bu ülkeye yapýlan en büyük ihanettir. Biz ayný dinin mensubu iç içe geçmiþ yakýn akrabalarýz. Sorunlarýmýzý açýklýkla konuþabilmeliyiz. Nefret, kin, öfke, ötekileþtirme, düþmanlýk bu kadim medeniyetin temsilcilerinin bir görüþü olamaz. Bize dýþarýdan þýrýnga edilmeye çalýþýlan her türlü ötekileþtirmeyi bertaraf etmenin yolu da kardeþlikten geçmektedir. O bölgeyi gezerken bölge halký ile konuþurken kardeþlik duygularýndan öte bir duygu hissetmedim. Bölge halký kardeþliðin bozulmasýný istemediði için teröre karþý dururken, çözüm sürecine dört elle sarýlmýþ. Artýk doðusuyla batýsýyla sürece destek giderek artýyor. Barýþýn yolu kardeþlikten geçiyor. Ama hepsinden ötesi bir gerçek var ki, Türkiye’nin sahip olduðu bað ve kardeþlik duygularýnýn alaný; bu ülkenin fiziki sýnýrlarýna sýðdýrýlamayacak kadar küresel boyut ve etkiye sahiptir.