Japonya’da olsa sana da gazetecik yaptırmazlardı!

Japonya’da olsa hükümet istifa edermiş... Bir hafta boyunca bunu yazıp durdular... Araya da “çeşit” olsun kabilinden “Gözleri kömür karası”, “sözün bittiği yer” gibi dramatik makaleler sıkıştırdılar... 

Değerli Yağmur Atsız“Üşenmeyip saydım” diyor, (bir gün içinde) tam 47 sütun yazısı ya ‘sözün bittiği yer’ diye başlamış ya da öyle devam ediyor...”

Muhayyile olmayınca böyle oluyor...

Muhayyile olmayınca boyalı saçlar, rayban gözlükler ve düğün kıyafetiyle Soma’ya koşuyorsun... “Ne o Uğur Bey, düğüne gider gibi giyinmişsin!” cevabını alınca da, “şamşırıp” kalıyorsun.

Japonya’da olsa hükümet istifa eder miydi?

Belki ederdi...

Komünist Çin’de tarihin en büyük maden kazası yaşandı ama hükümet istifa etmedi... “Japonya” deyip duran posbıyıklı sendikacılarımız da bunu hiç sorun etmedi.

Posbıyıklı sendikacı bahsine bir ara dönelim. Velut bir konudur... “Fırsat bu fırsattır diyerek İstanbul’da eylem koymadığınız yer kalmadı... Yığınla ambulans taşlattınız, binlerce parke taşı söktürttünüz, yüzlerce esnafın camını çerçevesini indirttiniz... Bir tekiniz bile Soma’ya gidip, kazazede yakınlarının derdiyle dertlenmedi. Bir yaralıya su vermedi. Gözü yaşlı bir çocuğun başını okşamadı. Bir ihtiyarın elini öpmedi... Niye?” diye soralım.

Japonya örneğini uluslararası yönetmenimiz Nuri Bilge Ceylan da hatırlatmış. Deyim yerindeyse, Cannes’lardan laf yetiştirmiş: “Japonya’da olsa istifa ederlerdi...”

Bu, artık “malumun ilamı” olarak bile değer ifade etmeyen sözü sarf etmek için “bilge” ve “sanatçı” olmaya gerek yok. Artık herkesin ağzında... Hem bilge, hem dibine kadar sanatçı Nuri Bilge Ceylan’dan daha oturaklı, daha sofistike bir tepki beklenirdi... Hani, “yalnız ülkem” gibi bir şey... Belli ki, aceleye getirmiş, bir şey söylemiş olmak için söylemiş... Ayrıca, söylesin. Hiç değilse bunu söylesin. Malumun ilamı bile olsa, kredisi yüksek Nuri Bilge Ceylan’ın ağzından enteresan bir söz gibi duruyor. 

Nuri Bilge Ceylan “malumu ilam” eder de, şanlı matbuatımız geri durur mu?

Dün balıklama atladılar beyanatın üzerine...

Bazıları “doğru” yerden gördü haberi... Ceylan, Japonya örneğini hatırlatmakla birlikte, ulusal bir “hususiyetimize” vurgu yapıyordu: “Bizim ülkemizde istifa müessesesinin çalışmadığını”, “istifanın ve özür dilemenin zayıflık olarak görüldüğünü” anlatıyordu... Bizde zayıflık, çünkü, “suç” olarak görülür, özür dilediğin anda da işini bitirirler...

Bu açıklamayı, “istifa et” diye tutturanlara yöneltilmiş ince bir eleştiri saymak da mümkün: Sen bir hakkın iadesini temin etmek için değil, muhatabını zayıf düşürüp parçalamak için “istifa et” diyorsun. Kafadan kötü niyetlisin...

Nuri Bilge Ceylan’ın açıklaması böyle de okunabilirdi ama “gizli cemaatçi” bir gazetemiz bodoslama
dan girmiş mevzuya: “Japonya’da olsa istifa ederlerdi...”

Burada ölçü Japonya’da kimin hangi tavrı takınacağı ise, doğrudur, Japonya’da olsa yöneticiler (“sorumlu” olduklarına inandıkları an) farklı ve alışık olmadığımız bir tutum sergileyebilir, istifayı düşünebilirlerdi.

Peki, Japonya’da olsa sana “gazetecilik” yaptırırlar mıydı?

Hem “Ertesi gün devleti” diye manşet atıp, bu hükümetin sonunda doğum kontrol hapını da yasaklandığını yazacaksın, hem de çıkıp müşteriden özür dilemeyeceksin...

Hem adamdan “odun” diye bahsedeceksin ve fotoğrafı yerine “odun” resmi koyacaksın, hem de Erdoğan’ı eleştirdi diye aynı adamı “en dürüst politikacı” ilan edeceksin.

Hem bavullarla insanların hayatını karartacaksın, hem de yol açtığın hukuksuzlukları siyasetçilere fatura edip ellerini yıkayıp çıkacaksın.

Hem “En demokrat benim” diyeceksin, hem de “Opera’da mescit istiyorlar, vay görgüsüzler. Garson yamakları. Kof kabadayılar!” diye Kemalist tepkiler vereceksin.

Japonya’da olsa, sana da gazetecilik yaptırmazlardı.