Jen Psaki’nin solcuları!

İşte size “zamanlama manidar” dedirtecek bir haber daha: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik hakkında verilen gensorunun görüşüldüğü saatlerde, ABD Dışişleri Bakanlığı’nda “hareketli saatler” yaşanıyordu.

Bu hareketin nedeni bugün anlaşıldı.

Meğer müttefikimiz Amerika, çalışmalarıyla bir süredir rahatsızlık oluşturan Enerji Bakanı Taner Yıldız’ı (ve elbette Türkiye’ye) hedefe koymuş...

Bunu, ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Jen Psaki hanımefendinin yaptığı açıklamadan da anlıyoruz.

Detayı ajanstan alalım: ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın, Kuzey Irak petrolünün uluslararası piyasalara sevkiyatının başladığı açıklamasına ilişkin soruyu cevapladı. Psaki, “Buna ilişkin haberleri gördük. Kuzey Irak petrollerinin Türkiye üzerinden sevkiyatını desteklemiyoruz. Bunun ne anlama geleceğini ve sonuçlarını müttefiklerimiz Türkiye ile de Kuzey Irak ile de konuşacağız. Bizim için öncelikli konu Irak’ın istikrarı” dedi.

Bu faslı şimdilik burada donduralım...

Hedefteki bakan Yıldız’la ilgili gensoru görüşmelerinde ilginç konuşmalar yapıldı.

Biri, HDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder’e aitti...

Önder, 1970’li yıllarda devrimci işçilerin, “verimsiz” diye kapatılan Suluova Yeni Çeltik Madeni’ne el koyduğunu ve üretimi 60 misli artırarak gelirin hepsini Hazine’ye aktardığını anlattı... Sonra 12 Eylül faşist darbesi gelecek, o madendeki işçileri işkenceli sorguya alınacak ve felç bırakılacaktır.

Önder, bu hikâyeyi anlattıktan sonra, sözü Soma’daki maden kazasına getirdi ve faciadan Kemal Derviş’in de sorumlu tutulması gerektiğini söyledi...

Kendisinden dinleyelim: “Kemal Derviş’i anmadan bu cinayeti anmak olmaz. Kemal Derviş o zaman üçlü koalisyon döneminde Başbakan’la görüşme yapıyor ve ‘3 günde 3 yasa çıkarmamız elzem’ diyor. Bu kanunlar, tütün ekiminin sınırlandırılması, ihale yasası ve borçlanma yasası. Bütün partileri ziyaret ediyor, destek istiyor. Soma’da cinayete kurban giden işçiler, Soma’da, Ege’de tütün ekimi yapan 580 bin ailenin işçileri, tütün ekiminin sınırlandırılması ile birlikte madene, yerin altına, diri diri kabristana işte o gün mahkûm edilmiştir. Siz rahmetli olanların hangi köylerden olduğuna bir bakın, bu acı gerçeği göreceksiniz. Tarlasında tarımla uğraşan insan, girdisini bile kazanamayacak hale sokuldu, işçi toprağın altına girmeye mahkum edildi. O gün solculardan, sosyalistlerden başka kimse tütün ekimi niye yasaklanıyor diye karşı çıkmadı. Bugünün cinayetinin bütün halkaları, o gün örülmeye başlandı.”

Sırrı Süreyya Önder güzel söylüyor da, biraz eksik söylüyor.

Daha doğrusu, yanlış hatırlıyor.

Kemal Derviş, hiçbir zaman “üç günde üç yasa çıkarmamız elzem” demedi.

Bu kadar insaflı değildi.

Şunu söyledi: “Bir gecede, IMF’nin dikte ettiği şu 15 yasayı çıkarmalıyız...”

Sözünü ettiği yasalar, tütün, pancar ve fındık üretimini kotaya bağlıyordu... Yani, bunlar üretimden vazgeçtiğimizi beyan eden yasalardı. Bir anlamda “teslim yasaları”ydı... Bu yasaların altında da, hazindir ki, koalisyon hükümetinin “milliyetçi” ortağıMHP’nin imzası vardı.

Üretimi dondurmamız halinde, IMF, daha önce karara bağlanmış kredinin 1 milyar dolarlık kısmını “serbest bırakacak”tı. Hem kredi verip çatır çatır faiz alacaklardı, hem de tarımsal üretimimizi sınırlayacaklardı. Nitekim öyle oldu.

Buna bir tek solcular ve sosyalistler mi karşı çıktı?

Hayır...

Buna neredeyse, koalisyon hükümetinden sıtkı sıyrılmış halkın tamamı karşı çıktı. Bu satırların yazarı bile, hiç yazmadıysa, en az 20 yazı yazmıştır.

Solcular ve sosyalistler o sıra, “İlericilerin tankları var... Devrim yasaları uygulansın. Gericiliğe hayır” diye rezalet çıkarıyordu.

Ne sihirdir ne keramet!

Bugün aynı tarifeyi IMF’yi kovan, “bağımsız petrol anlaşmalarına” imza atan siyasetçilere uyguluyorlar.