‘Yeþilçamýn Jönü’ Ýzzet Günay ve yeni neslin ‘yakýþýklý’ oyuncusu Mert Fýrat’a, Türk sinemasýnýn halini’ sorduk. Bu röportajda bir kuþak çatýþmasý olmasý gerekiyordu’ ama olmadý. Söyleþide son söz ‘Jön’den: “Nasihat palavra, görgülü insanlarla çalýþýn...”
Ýzzet Günay ile Mert Fýrat kendi kuþaklarýnýn en zarif isimlerinden ikisi... Günay Yeþilçam’ýn Jönü, tiyatrodan dansa ve antikacýlýða uzanan bilgisiyle bir deniz, derya. Fýrat ise yakýþýklýlýðýnýn yaný sýra yeteneðiyle de dizilerden sinema ve reklam kuþaklarýna her yerde adýndan bahsettiren genç bir oyuncu. Hem oyunculuk tarzlarýnda hem kiþiliklerinde sahip olduklarý zarafet onlarý saygýlý ve saygýn kýlýyor. Ýkisiyle bir arada röportaj yapmak istediðimde tanýþtýklarýný ve birbirlerini sevdiklerini keþfettik. Röportaj sýrasýnda da hayata bakýþlarýnda ne kadar çok ortak nokta olduðunu... Hatta bir ara Mert dayanamayýp “Bu röportajda biraz kuþak çatýþmasý olmasý gerekiyordu” diye takýldý bana. Umarým Niþantaþý Tribeca’nýn mis kokulu kahveleri eþliðindeki sohbetimizden siz de bizim kadar zevk alýrsýnýz...
Ýkinizin de oyunculuðunda bir zarafet buluyorum. Bilmem, oyunculukta zarafet diye bir kavrama katýlýr mýsýnýz? Sizin için daha içgüdüsel bir þey mi oyunculuk?
Ýzzet Günay: Her insan zarif olmalý. Oyuncu da...Oyuncunun zarif olmayan tarafý oynadýðý roldür belki, ben öyle almak istiyorum. Zarafet insanýn karakteri. Oyunculuðumdan çok açýkçasý yaþam biçimim önemlidir. Yaþam biçimimle örnek olmak hoþuma gider. ‘Sen Oscar alacak adamsýn’ falan deseler umrum olmaz.
Sen de öyle mi düþünürsün Mert, önemli olan yaþam biçimi mi?
Mert Fýrat: Önce insan olalým sonra nasýl olsa oyuncu da olunur, yönetmen de... Çalýþtýðýn sürece çok iyi bir piyanist olabilirsin, çok iyi bir oyuncu da.
FÝLMLERDE BEDAVA OYNUYORDUK
Saydým da 1964 yýlýnda 14 filminiz gösterime çýkmýþ görünüyor...
Ý.G.: 18 film! Topa koydular! Tutanýn elinde kaldýk. Kuvvetli firmalarla çalýþýyorsun, ‘Birkaç gününü ufak þirketlere ayýr’ diyor. Bedava oynuyorsun, onun için 18 film oluyor! Hakim olamýyorsun, acemisin...Babalar talimat veriyor, Osman Seden falan...
M.F.: Þimdi seçme olanaðýna sahibiz. O zaman öyle bir dönem ki þimdi dizilerde ne yaþanýyorsa onu yaþýyorlardý. Haftada bir film! 40-50 kutuyla film çekmek ne demek! Þimdi de beþ günde dizi çekiliyor! 90 dakika! Yeþilçam’ýn o dönemde yaþadýðýný þimdi dizilerde yaþýyoruz. Bugün çekilen dizilerden birinin bir bölümünü alýp o dönemde film dile koysaydýnýz sinemaya seyirci gülerdi. Koþullar çok farklý...
Ý.G.: Çoook farklý!
M.F.: Karavan olmadýðýnda ‘Aa bu ne biçim prodüksiyon’ diyorlar dizilerde. Geçenlerde atlý bir sahne çekmiþ arkadaþlar. At eðitmenleri gelmiþ. Birkaç hafta çalýþmýþlar. Türkan Þoray’ýn çektiði filmlerden biliyoruz, adam atý getirmiþ, kendisi zor gidiyor üstünde ‘Buyrun at burada’ demiþ. Üstüne bineceksin koþturacaksýn! Nasýl olacak bu?
Ý.G.: Evet, kimler düþtü. O soðuklarda, eksi 20 derecelerde... Þimdi o tarihler için konuþmak çok kolay.
”Þimdi seçme hakký var” diyorsun ama bir yýlda kaç film teklifi geliyor ki? Sen çok gözdesin ama her oyuncuya da seninki kadar teklif gitmiyordur...
Ý.G.: Yeteri kadar teklif gitmiyor diye kötü bir iþi de kabul etmiyor oyuncu... Bizim zamanýmýzda para derdi yoktu ama büyük þirketin baskýlarý vardý. Kemal Film ‘Dört film bendesin’ diyordu. Tamam da ne oynayacaðým, kiminle oynayacaðým belli deðil. ‘Tarihleri biz sana bildiririz’ diyorlardý.
M.F.: Senaryosu?
Ý.G.: Kemal Bey kahvede nargile içerken yazar! Bir komedi avantür oyuncususun onlar senin tipini belirliyor. Senin gibi genç arkadaþlar geliyor ‘Ýzzet Aðabey rolünüze nasýl çalýþýrdýnýz?’ diye soruyor. Ne rolü? Elindeki 24 sayfayla ne çalýþýrsýn? Sonra Van Gogh’u oynamýyorsun ki altý ay sonra, adamýn hakkýndaki kitaplarý okuyasýn. Ya polis ya gazeteci ya da hafiyesin! Ben yine þanslýyým, tiyatrocu olduðum için çok dramatik roller de oynadým. Osman (Seden) abiye ‘Abi ben bunu oynamayayým’ dediðimde ‘Git lan!’ derdi. Mesela çekimde attan düþtün, hayatýn kaydý. Kayakta bacaðýn kýrýldý, o devirde altý ay yattýn mý hayatýn kaydý.
ÞÝMDÝKÝ OYUNCULAR DONANIMLI
Çok acýmasýz...
Ý G.:Mert’in bizim kuþaða karþý hürmeti çok hoþuma gidiyor. Beni sevdiðini biliyorum ama bizim bütün kuþaða bir saygýsý var. Diyorlar ki ‘Sizin kuþaktan çok þey öðrendik, o yüzden bugünkü sinemayý yapabiliyoruz’, doðru. Ama yanlýþlar da yapýlýyor demek ki öðrenilmeyen bir kýsmý da var! Diziler devam ediyor... Yeþilçam sinemasý aslýnda.
M.F.: Aynen öyle!
Ý.G.:Daha kalitelisi belki. Biraz daha yenilir yutulur bir tarafý var.
M.F.: Bu imkan, bu para, bu güç Yeþilçam’da olsaydý bizim dünya çapýnda filmlerimiz olurdu ki yine var. Bir de ben Ýsveç’te iki yýl sinema okudum. Orada arþivlere o kadar deðer veriyorlar ki! Yeþilçam’ý bir kenara býrakmak geleceði de bir kenara býrakmak oluyor. Oradan edindiðimiz bir kimlik ve bir geçmiþ var.
Ý.G.:Hikayenin iyi anlatýlmasý önemli. Japon filmi yoktur, Türk filmi yoktur, film vardýr, kardeþim! Bütün dünyaya hitap eden film vardýr. Onun bir Türk kimliði olabilir, bir Ýran kimliði olabilir. Þimdiki oyuncularý çok beðeniyorum, çok donanýmlýlar. Bir kere seçme olanaklarý var, çok renkli roller oynadýklarý için de avantajlýlar.
Bir tipin adamý olmuyorlar
M.F.: Direnmen gerekiyor. Bizde de þöyle bir durum var. Ýzzet Aðabey’in bir yapýmcýyla anlaþma yapýp o ne diyorsa oynamasý korkunç bir þey.
Ý.G.: Ününü satýyorsun...
Yemek yapmayý çok severim Ýsveç’te aþçý yamaðýydým
Neden ‘her þeye raðmen’ oyunculuk yapýyorsunuz?
M.F.: Küçük yaþta tiyatroya baþladým, okulda kendi aramýzda. Skeçler yazýyordum kendi aramýzda. Þanslý bir döneme geldik, her sene bir oyun çýkarmaya baþladýk. Bu ne güzel bir iþ, bundan para kazanýlýr mý diye düþündüm. Kazanýlmayacaðýný biliyordum o dönem. Sonra bir baktým para kazanýlýyor, dizi diye bir þey baþladý, insanlar ilerliyor... Parasý olmadan da yapmayý düþündüðüm bir iþti bu.
Ýzzet Bey siz de böyle mi baþlamýþtýnýz?
Ý.G.: O devrin tiyatrocularýnýn hiçbir ataðý yoktu sinemacý olmak için. Çünkü tiyatroyla çok mutluyduk. Tiyatronun altýn yýllarýydý! Sandviçe talim sabah 09.00’da girersin gece 01.00’de çýkarsýn. Oyunun, matinen, provalarýn dahil ama o kadar mutluyduk ki sana anlatamam!
M.F.: Oyun Atölyesi’nde Antonius ile Kleopatra’yý prova ediyorduk ocak, þubat, mart aylarý boyunca. Ben gelen hiçbir dizi teklifine tamam demedim. Çünkü öyle anlaþmýþtýk. Günde 12 saat prova yapýyorduk.
Geçmiþteki sisteme de laf edemeyiz. Kim inanýr ki altý günde bir karakteri yaratýp onu tutarlý biçimde devam ettirdiðine?
Ý.G.: Oyunun içinde de iþliyorsun rolünü. Bazý þeyleri düzeltirsin. Zamanlama yaparsýn, espri yapacaksan alkýþý beklersin. Ýþte bu performans demek. 150 kere robot gibi oynamýyorsun oyunu. Tiyatro insaný adam eder. Direkt sinemacý olsaydým, bugünkü durumumda olmazdým.
Benim üniversitem tiyatrodur. Bütün yaþam biçimimi Haldun Dormen ekolünde öðrendim. Medeni, saygýn insanlar olmamýzý tiyatroya borçluyuz
M.F.: Bizim bu röportajda bir kuþak çatýþmasý olmasý gerekiyordu olmadý!
Ben de tam bu paralelliði bekliyordum!
M.F.: Þaka yapýyordum!
Oyunculuða bir parantez açalým mý? Sizin pul koleksiyonculuðundan baþlayýp antika uzmanlýðýna uzanan baþka bir mesleðiniz de var. Mert senin de mesleðe dönüþebilecek bir hobin var mý?
M.F.: Mutfak var aslýnda. Ýsveç’te okuduðum dönemde aþçý yamaklýðý yapmaya baþladým. Sonra biraz daha ilerledi. Buraya döndüðümde devam ettirdim. Bir pizzacý açtýk annemle birlikte, sonra orayý devrettik. Þimdi yine bir yer düþünüyorum. Mutfaðý çok seviyorum. Yemek yapmak, onun tarihi, malzemesi... Benim de bir yeme tutkum var, hayatta dayanamadýðým tek þey yemek yemek galiba!
Baba tarafým Antakyalý...
Filmciler bizi kullanarak yaþadý!
Filmde para olmamasý önemli...
Ý.G.: Bir filmden oyuncu ne kapabilir?
M.F.: Eðer yeniysen para vermezler, filmde oynuyorsun þükret buna derler. Ama orta tanýnýrlýktaysan 50-100 arasý bir ücreti var, 150’ye çýkabilir. Ama bu sekiz hafta! 100 alsa haftalýðý 12 buçuk eder. Diziye baktýðýn zaman sezon boyu haftada 20 alacak belki...
Ý.G.: Dizide oynayan oyuncunun hayatý kurtuluyor!
Reklamlarda da oynarsa...
Ý.G.: Bizim zamanýmýzda reklam da yoktu. Üç kuruþa reklam yaptýk.
M.F.: Sizin zamanýnýzda o paralar ne zaman ödenecek belli deðildi.
Ý.G.: Film oynuyor, parasýný çýkarýyor, senin bononun ilk taksidiödeniyor daha...
M.F.: Rezalet.
Ý.G.: Hulki Saner oynamýþtý ‘Bankayla çalýþmýyoruz artýk, faiz ödemiyoruz, sizi kullanýyoruz’ diye! 1962’de peþin para aldým, sonra bitti. Filmciler bizi kullanarak yaþadýlar.
Ýzzet Günay’ýn Ajandasý
=Sezon sonuna kadar iki gecede bir Afife Ödülleri jüri üyesi olarak tiyatroya gidecek. Aylardýr oyun izliyor. Bu yýl 150 oyun var!
=Teklif gelirse ter basýyor! Yapýnca iyi bir þey yapmak istiyor, projelerden kaçýyor.
=Antika konulu konferanslarý ve danýþmanlýðý devam ediyor. Her günü dolu.
=Bodrum’a yazlýða gitmeyi, güneþin batýþýný izleyip kitap okumayý iple çekiyor. Bu yaþtan sonra kendini özgür hissetmek istiyor.
Mert Fýrat’ýn Ajandasý
=Antonius ve Kleopatra’nýnprömiyerini yaptý. Octavius Ceasar’ý canlandýrdýðý oyun mayýsa dek sahnelenecek.
=Bu hafta Testosteron’u oynuyor.
=Atlýkarýnca filmiyle Strasbourg’daki Türk Filmleri Festivali’ne gidecek.
=24-30 Mayýs günleri arasý Londra’da Globe Tiyatrosu’ndaki Shakespeare Festivali’ne katýlacak. 37 ülkeden 37 farklý dilde sergilenen Shakespeare oyunlarý arasýnda Antonius ve Kleopatra da yer alacak.
=Haziran ayýnda Ýlksen Baþarýr ile birlikte yazdýklarý Sizden Küçük Bir Ricamýz Var adlý filmi çekecek.
=Sonra sekiz hafta süreyle Yýlmaz Erdoðan’ýn Kelebeðin Rüyasý adlý filmini Zonguldak ve Ýstanbul’da çekecek. Kývanç Tatlýtuð ile iki genç þair arkadaþý canlandýracak.
=Eylül ayý için iki dizi projesi var ama henüz kesinleþmedi.