"Baþýnýz sýkýþtýðýnda kabir ehline müracaat edin" diye bir rivayet var. Sahih mi deðil mi onu ben bilemem. Hadis uzmanlarý muhakkak bir þeyler söylemiþlerdir veya söyleyeceklerdir. Tasavvuf erbabý, genellikle bu hadisi sahih kabul eder. Nitekim o yolun takipçileri kendi meþreplerince de gereðini yerine getirirler. Tasavvuf ulularýnýn, ermiþlerin, velilerin kabir ve türbelerini ziyaret edip tavassutlarýna baþvurmayý ihmal etmezler. Onlar, rivayetten, muhtemelen kabirdekilerin öldükten sonra da tasarruflarýnýn devam ettiði ve hayatta olup kendilerinden istimdatta bulunanlarýn içinde bulunduklarý müþkül durumdan kurtulmalarý için manevi anlamda yardýmcý olabilecekleri þeklinde bir anlam çýkarýyorlar.
Bana göre, sahih olmasý halinde (deðilse bile, hikmetli bir söz olduðu tartýþýlmaz) bu rivayetten kast edilen tarihe müracaat etmektir. Çünkü "Suyun suya benzediði kadar benziyor dün bugüne". Kabirdekilerin mutlaka tarihe geçen ve bugün yaþadýklarýmýza benzeyen bir tecrübeleri olmuþtur anlamýnda.
Bir de devletler bu hadisin (veya hikmetli sözün) gereðini yaparlar, özellikle uzun bir geçmiþe sahip Türkiye gibi köklü devletler. Türkiye dediysem de maalesef yüz yýl kadar bir süreydi Kemalizm, çaðdaþlýk adý altýnda baþkalarýnýn kabirlerinden (tarihlerinden) istimdatta bulunmayý dayatýyordu yöneticilerimize.
Son çeyrek yüzyýlda, belki biraz daha öncesinde ise kendi tarihimizden modeller üretmeye, çözümler bulmaya yönelik çabalarýn da göze çarptýðýný söylemek gerekir. Bu bakýmdan Özal'dan bu yana diye biliriz.
Son günlerin alevli tartýþmalara, siyasal çalkantýlara yol açan ateþli gündemimiz kuþkusuz MHP lideri Devlet Bahçeli'nin gündeme getirdiði "açýlým" konusudur. Tam olarak ne olduðunu, bugün için ne ifade ettiðini ve tarihte neye, hangi sürece tekabül ettiðini bilmiyoruz. Þu kadarýný söyleyeyim, Abdullah Öcalan'ýn, Mecliste DEM partinin grubunda terör örgütünü laðvettiðini ilan etmesi durumunda kendisine "umut hakkýnýn" tanýnabileceðini söylemesi bu topraklarýn geçmiþinde yaþanan bir uygulamayý hatýrlattý. Bu sözleri duyunca "Devlet bey, kabir ehlinden (tarihten) ilham alýyor" demiþtim. Kast ettiðim, Osmanlý'nýn isyancýlarýn liderlerine "paþalýk" gibi rütbeler vererek kalkýþmalarý sonlandýrma uygulamasýdýr. Henüz bir geliþme görünmüyor ufukta, ama bir kere yerli ve milli bir refleksten söz ediyoruz.
Osmanlý'da özellikle büyük ve etkili isyanlar, yukarýda iþaret ettiðimiz yöntemlerle bastýrýldýktan sonra, isyanýn ortaya çýkardýðý sosyolojiyi kuþatma, kontrol altýna alma ve genel yapýyla entegre etme amaçlý uygulamasý var. Son dönem tarihçileri genellikle astýydý, kestiydi, sürdürdüydü þeklindeki hikayelere odaklanýr ve sözünü ettiðimiz "sosyolojiyi rehabilite" etmenin örneklerinden pek söz etmezler.
Onlar söz etmeseler de ben birinden bahsedeyim bari. Padiþah 2. Mahmud'un merkezileþtirme siyaseti, Yavuz'dan beri süregelen Kürt mirliklerinin ortadan kaldýrýlmasý anlamýna geliyordu. O yüzden mirler baþkaldýrdýlar. Bunlardan en etkilisi Botan miri Bedirhan beyin ayaklanmasýydý. Cizre merkezli bu ayaklanma Van'a kadar yayýlmýþtý. Bedirhan bey adýna hutbe okutuyor, baðýmsýz bir devlet gibi davranýyordu. 2. Mahmud zamanýnda baþlayan ayaklanma Abdulmecid zamanýnda 1846'da bastýrýldý. Bedirhan bey "paþa" olarak ailesiyle birlikte Ýstanbul'a sürgün edildi. Ayný sene önce, Ahlat, sonra Van, sonra da Diyarbekir merkezli "Kürdistan" adýnda bir idari yapý oluþturuldu. Bu, Osmanlý tarihinde bir ilkti. Vakýa coðrafi bir bölge adý olarak "Kürdistan" kullanýlýyordu, ama bir idari yapý olmasý ilk defa bu tarihte söz konusu olmuþtu. 21 sene sonra bu eyalet ortadan kaldýrýldý ve yerine Diyarbakýr ve Van eyaletleri kuruldu. Osmanlý'nýn bu uygulamasý Bedirhan bey isyanýnýn ortaya çýkardýðý sosyolojinin rehabilite edilmesi amacýna yönelikti bana göre.
Kýrk elli yýllýk son PKK isyanýnýn bölgede bambaþka bir sosyoloji ortaya çýkardýðýný kabul etmeliyiz. Bu sosyolojinin de tarihimizden ilham alýnarak doðal çizgisine çekilmesi bir zorunluluktur. Ýsimlerden, idari yapýlardan, birilerinin "paþa" yapýlmasýndan söz etmiyorum. Tarihimizden ders çýkarmaktan söz ediyorum.