‘Kader ortağı’ olmak veya olmamak!

Yapılan zamlar sonrası gazetelerde çıkan yorumların neredeyse tamamını okudum. Konuyu “fırsat bu fırsat” deyip ele alanlar öne çıkıp “kötümserliği” abartırken, Doğan gazeteleri ve özellikle TÜSİAD ve uzantılarının “pozisyon alma” isteği dikkatimi çekti... Ortada ciddi bir şekilde sorgulanması gereken bir durum var ve tamamen “objektif kalmaya dikkat” ederek, bazı düşüncelerimi sizlere aktarmak istiyorum... Herkesin sorduğu soru aynı; “ekonomi yönetimi başarılı mı?”

Sevgili dostlar, konuya kısım kısım tespitler yaparak bakalım ve ilerleyelim;

1- “Zam yapmak” özellikle hızlı tüketim maddelerine peşin tahsil edilen “vergi salma” yoluyla bunu uygulamak, “acil kaynak” ihtiyacından kaynaklanır.

2- Kaynak arayışına girmek ve özellikle “başka imkanlar” varken, bunları kullanamayarak bu yola gitmek, ekonomi yönetimleri için “iyi bir sinyal” değildir.

3- Büyüyen ekonomilerde “geliri büyüme kadar arttıramamak” ciddi bir “yapısal sorundur.”

4- Yapısal sorun kronikleşir ve “ekonomi büyürken” Devletin gelir kaynakları aynı oranda genleşmezse, büyüme sağlıklı olmaz ve yeni dinamik “büyük ekonomi-küçük devlet gelir çarkı” ciddi yeni bir “yanlış yapıya” sebep olur.

5- Ekonomi yönetimleri makro dengeleri yerinde tutabilir, denge sağlayabilir hatta büyümenin yolunu açabilir. Fakat para ve sermaye piyasalarında bu denge ile paralel başarı sağlanamaz ise, Devlet zam yapma yolundan bir türlü başka bir raya geçemez.

6- Ekonomilerde büyük başarılara rağmen, güvenlik sorunu gibi ülke genelinde Devletin harcamasını yukarı zorlayan durumlar ortaya çıktığında, yapısal büyümeden gelecek gelir ani artmayacağı için zam yoluna başvurulur yani peşin tahsil edilen vergiler ayarlanır.

Sevgili dostlar, bu tespitler sonrası “ekonomi yönetimini” acımasızca eleştirenlere, doğrudur diyerek destek olanlara ve ortada duranlara şu çıkarımı yapmak istiyorum; EVET, ekonomi yönetimi makro anlamda başarılıdır. IMF’nin Türkiye’den kovulması bile başlı başına bir “destandır” ve bu gerçek görülmelidir. Bu makro başarı her zaman “alt dinamikler” ile taçlanmaz ve birçok yönetimde olduğu gibi ekonomi yönetimi “para ve sermaye piyasaları” ayağında makro başarı ile paralel adımları atamamıştır. Daha açıkçası faiz indirmenin zamanlamasından, para ve sermaye piyasalarının genleşmesine kadar olan bütün alt dinamiklerde ekonomi yönetimi başarısız, eksik ve yeterli tecrübeden yoksundur. Son 10 yılda ekonomideki genel denge ve büyüme asla “para ve sermaye” piyasalarına yansımamış, alternatif enstrümanların yaratılamamasından, geciken-yanlış planlanan faiz ayarlamalarına kadar birçok noktada eksik kalınmıştır...

Sevgili dostlarım, bugün itibariyle özellikle birileri “yerden yere” vurup siyasi pozisyon almaya çalışırken “başarı var mı” sorusuna adil ve objektif bir cevap vermemiz gerekir, ben de yukarıda bunu yaptığımı düşünüyorum. Başarı var, başarısız noktalar da var...

Sonuç: Bütün bunları yazıp “nerede eksik, nerede fazla” analizini yaparken bir de not düşmek istiyorum, lütfen şu gerçeği de unutmayın; Türkiye tarihinde ilk defa İsrail’e “DUR” dedi ve arkasından Suriye dahil birçok konuda “ilk adımları” attı. Bu başlangıç sonrası “güvenlik ihlallerinin artması doğal olduğu gibi, en kapsamlı fiziki-finansal” saldırı altında olduğumuzda açık. Bu bakış açısı ile olaya yaklaşınca “başarı var mı, yok mu” kavgası için henüz erken! Şimdi “BİR” olma zamanı, bu tünelin içinden geçelim, sonrasında “daha başarılı olmak için” ne gerekiyorsa hep birlikte zorlayalım...

Son söz: Güvenlik ihtiyacı arttı diyerek zamları buna bağlayıp Türkiye’yi karıştırmaya çalışanlara soruyorum; ne yapsaydık, eskisi gibi boyun eğmeye devam mı etseydik, baş kaldırdık da suç mu işledik ve en önemlisi KADER ORTAĞI değil miyiz, nedir bu gemiyi içten delme gayretiniz!