Sahtekârlýklar karþýsýnda ne yapalým, susalým mý?
Mehmet Ali Birand’ýn ardýndan yazýlýp söylenenleri hayretle karþýlayacak kadar medyamýzýn encamýndan haberli olanlara soruluyor bu sorum. Onun üzerinden kendilerini aklamaya çalýþanlara bakýp kafasýný sallayanlara...
Bugün biri, bir baþka ‘iyi insan’ olan Yavuz Gökmen’in ölümü sonrasýnda halkýn gösterdiði ilgiyi hatýrlamýþ... Ýlgiyi cenazede görene kadar Yavuz’un ne kadar sevildiðini anlayamadýðýný itiraf ederek...
O tipler bizzat yerin dibine batýrdýklarý veya kendi yönettikleri medya organlarýnda baþkalarýnýn yerin dibine batýrmasýna ses çýkarmadýklarý meslektaþlarýnýn halkýn gözünde de deðerlerinin düþtüðünü sanýyorlar.
Gözleri ancak ölümlerden sonra açýlýyor...
Açýlýyor da ne oluyor, geçmiþte yaptýklarý yanlýþtan ders çýkarýp deðiþiyorlar, kendileri tezvirattan vazgeçtikleri gibi denetimleri altýnda tuttuklarý gazetelerde/kanallarda baþkalarýnýn karalamalarýna engel mi oluyorlar?
Hayýr, öyle olmadýðýný biliyoruz.
Sevdiklerinin zaman içerisinde maruz kaldýklarý saldýrýlarý onunla birlikte yaþamýþ olan aile fertleri, Birand’ýn vefatý ardýndan ortaya çýkan tabloya hayret ediyorlardýr. Kýsa süre öncesine kadar hakkýnda hep olumsuz þeyler yazmýþ olanlar, doðrularla yanlýþlarý bulamaç yapýp kafalarý karýþtýrmaya çalýþanlar, hayatýný karartmak için ellerinden geleni artlarýna komayanlar, birkaç gündür,
Birand’ý nereye koyacaklarýný bilmeyen bir tavýr içindeler...
Hayret verici gerçekten...
28 Þubat (1997) günlerinde ‘andýç’ yüzünden neler çektiðini unuttuk mu Birand’ýn? ‘Andýç’ý hazýrlayanlarýn verdiði görev gereði yazýlan yazýlarý? Biri ‘Alçaklarý tanýyalým’ baþlýðýný taþýyordu o yazýlarýn...
Yazdýðý gazetesiyle iliþkisi koparýldý, yaptýðý programlarý yapamaz oldu o dönemde... 28 Þubat sürecinin ‘medyadaki en büyük maðduru’ydu Birand...
Unutacak mýyýz o günlerde hakkýnda yazýlanlarý?
Kulaðýmda “Biz yazmadýk” inkârý var. Acaba? Diyelim kendileri yazmadýlar, denetimleri altýndaki gazetelerde Birand —ve Gökmen ve baþkalarý— hakkýnda yazýlmýþ en pespaye yazýlara yer vermelerini ne yapacaðýz?
Unutacak mýyýz?
Sahtekârlýk yapmasalar, o günleri yaþamamýþýz, yaþatmamýþlar gibi davranmasalar... Öyle yapmak yerine, hepimizle dalga geçercesine, cenazenin halktan gördüðü ilgi ve insanlarýn dýþa vuran sevgisi üzerinden kendilerini aklama gayreti içerisine giriyorlar.
Boþuna. Halk kimi seveceðini biliyor ve sadece sevdiklerinin ufûlüne yanýyor...
Çile çeken ile çile çektirenler arasýnda ayrým yapabiliyor insanlar; çile kendisi için çekilmiþse, ya da onlar öyle olduðuna eminse, çileli insana ilgi duyuyor...
Tarihimizin birkaç önemli dönüm noktasý var; ellerinde kalem önlerinde mikrofon olanlarýn o dönüm noktalarýnda neler yazýp söyledikleri toplumsal hafýzada yerini almýþ durumda. Sevdikleri kiþilere nasýl bakýyor, onlar hakkýnda neler yazýp konuþuyor eli kalem tutanlar... Yazdýklarý ve konuþtuklarý konularda ne kadar samimiler...
Mehmet Ali Birand ile Yavuz Gökmen bu testten baþarýyla çýkan isimler...
Dünkü gazetelerde, Birand’a bakan doktorun, “Nasýl oldu da öldü, anlayamadým” dediðini okudum. Kendisini taburcu etmek üzere gittiðimiz hastanede Yavuz’un doktoru da hastasýnýn öldüðünü benzer bir cümleyle aktarmýþtý bana...
Kader böyle bir þey iþte...