Kaderini belirleyecek gücün yoksa, nafile!

Evinde oynadýðýn maçta, bir gol yemiþ olmanýn getirdiði tedirginlik bulunsa da; netice itibariyle rövanþa açýk bir avantajla baþlýyorsun. Ama bunu deðerlendirmenin yolu, kaçak/hýmbýl/korkak futbol deðildir. Fener maça; eldeki avantajýnýn büyük bir matah olduðunu sanarak baþladý. Anti futbolla direnmeye çalýþtý.

Ýlk maçýn baþarýlý adamý Van der Viel, bu kez kayýptaydý. Her geçen gün fiziði ve yüzü þiþtikçe þiþen Ozan; profesyonel bir futbolcuya asla yakýþmayan kilo fazlasýný atamýyor, üstelik hatasýyla takýmýný daha maçýn baþýnda yenik durumuna düþürüyordu. Hiç olmayan ikram penaltýyla ikinci gölü yiyiþ; panik duygusunu getirecek diye endiþe edilirken, takým biraz olsun toparladý. 25’inci dakikadan itibaren nihayet rakibe sokulmaya baþladýk. Ama Fernandao ve Salih’in þutlarý, gitmesi gereken yere gitmedi. Hele Fernando’nun bir þutu vardý ki; o noktada 7 metreden bile büyük koca kaleyi tutturamamasý, topu saçma-sapan bir yere göndermesi; kolayýn zora dönüþmesiydi.

 Bu cýlýz futbolla, Þampiyonlar Ligi’ne doðru giden deðil otoban, patika bile bulamazsýn. Dostlar alýþ-veriþte görsün futboluyla, adamý Çarþamba Pazarý’na dahi sokmazlar. Dahasý, fazlasý lazýmdý... Ýkinci yarý; Emenike’nin direkten dönen þutuyla baþlayýnca bir anda umutlandýk. Gol de fazla gecikmedi. Gol sonrasýnda da etkiliydik. Mevcut futbolumuzun dahasýný, fazlasýný sunar duruma geldik. Bu arada, iki penaltý beklentimiz oldu ama; ikisi de zorlama beklentiydi. Devam kararlarý doðruydu.  Hakem kazara bunlardan bireni verse, iþin rengi çok daha farklý olurdu ama; insan çoðu kez olacaðý önleyemiyor. 3. golü önleyemediði gibi... Üzülmeyelim, F.Bahçe muhteþem oynadý da elendi deðil; kaderini belirleyecek güçte olamadýðý için elendi.