Kadın çizerse: Ümeyye Cuha

Konuşabilseydik, çizmezdik” cümlesinden çıkmış bir kelimedir Ümeyye Cuha. 1972 doğumlu, Filistin Gazzeli, matematik öğretmeni. “Matematikten daha hızlı bir şey yapmalıydım, çünkü çocuklar ölüyordu” dediği gün, kalemini “Hz.Musa’nın Asası” gibi kullanmaya karar vermiş.

Meşhur şehit karikatürist Naci el Ali’nin çizgi izleğin-den yürüyen bir dili var: Siyah/Beyaz... Ona “Dişi Hanzala” deniyor, “Hanzala’nın Annesi” lakabıyla tanınıyor. Naci el Ali’nin kana batmış kalemini, hüzünler denizinden çıkartıp, bayraklaştırmış bir kadın sanatçı Ümeyye...

Geçtiğimiz hafta boyunca İstanbul’daki çizgiseverlerle buluştu, “Nakba” günü bağlamında Cuha.

Arap-Türk İlişkileri Merkezi ve Sadakat Derneği işbirliğiyle tertip edilmiş sergiye alaka yoğundu. Resul Tosun Beyefendi ile Hilal TV’de yaptığımız Hasılı Kelam’ı • konuğu oldu. Zehra Levent ve Tunus’tan Sihem Câmil ile birlikteydiler. “Nakba”yı, yani büyük felaketi, büyükbabasının anahtarı üzerinden anlattı Ümeyye Cuha. 1948’deki işgal ve 1968’de yaşanan büyük felaket, onları köylerinden, evlerinden çıkartıp sökmüş, büyükbabası İsrail işgalcileri tarafından ele geçirilen evlerinin anahtarını son nefesine kadar saklamış.

“Köyünüze ne oldu” diyorum Ümeyye’ye. “Şimdi bir Yahudi yerleşim merkezi” diye cevaplıyor.

Bir gün evlerimize geri döneceğiz, anahtarlarımız halen bizlerdedir” diyor Ümeyye Cuha.

Onun anahtarı, her birisi de Filistinli annenin feryadına dönüşmüş çizgilerinde saklı.

“Repatriation Keys” (Dönüşün Anahtarları) adlı karikatür sergisinde, anahtar metaforunu, Filistin’in çığlığı olarak okuyabileceğiniz gibi insan onuru adına verilmiş aktif bir yaşam mücadelesi olarak okumak da mümkün. Eşi, 2003’te İsrail top ateşiyle vurulup öldürüldüğünde, Ümeyye’nin kızı sadece 9 aylıktı. Onun desenlerinde ısrarla tekrar eden kız çocuğu vurgusuna bakınca, annelerin kalbindeki bahçe kan ağlıyor, ister istemez...

Çocuklar çok ilgi göster-di Fatih’teki karikatür sergisine” derken, hüzünlü kara gözlerinde bir ışık yanıp sönüyor Ümeyye’nin.”Onlarla karikatür çizdik, bana bir sürü soru sordular, hepsini tek tek cevapladım” derken, Ümeyye’yi ayakta tutan sanat sırrın, “anne” olmaktan geçtiğini fark ettim.

Konuşurken, kendinden öylesine emin ve öylesine inançla konuşuyor ki, sanki ülkesi işgal altında olan bir kadın değil, konuştukça boyu uzuyor, uzuyor sanki Tur Dağına dönüşüyor, sesinde zeytin ağaçlarının rüzgarı var... Onun çizgileriyle dünyaya verdiği ibret, sanki Hz. Hacer annemizin Safa ile Merve arasında oğluna su ararken çıktığı koşuyu anımsatıyor insana. Ümeyye Cuha, çizgisiyle sa’y eden gayretli bir anneye, Hacer’e dönüşüyor...

***

 

Asamı çeken niyazımdır” demiş Şiblî...

Yürüyordum, o yolumun üstündeydi, elime aldım, bir süre yadırgadı, sonra onun hangi iklimin hangi ağacının asaya müsait dalı olduğunun önemi kalmadı. Artık o benim asamdı” diyor çizgi üstadı Hasan Aycın da...

Hasan Aycın, yazdıklarıyla menkıbe, çizdikleriyle ise ejderha taifesinden bir sanatçıdır benim nazarımda. Onun yoldaşlarından Ümeyye Cuha’yı da “asa ehli” bir kadın olarak gördüysem bundandır. Gerek Aycın gerekse Cuha, içlerindeki feveranla niyaz ettiklerinde, ellerindeki kalem, tıpkı Hz. Musa’nın cengaver bir ejderhaya dönüşen asasına misal, derhal arasata fırlayıp onur ve hukuk mücadelesine girişiyor...

***

Zehra Levent ve Sihem Câmil, Türk ve Arap dünyasındaki gençleri kültürel aktiviteler bağlamında buluşturmak maksadıyla pek çok projeleri olduğundan söz ettiler. Üniversite öğrencilerinin karşılıklı değişim programlarından, Arapça/Türkçe kurslarından, yaz kamplarından, izci buluşmalarına kadar bir dizi kültü-rel diyalog, barış, tanışma ve dayanışma etkinlikleri olacak. Karlı buzlu nice uzun gecelerden sonra, ilkbahardan söz ediyor bu kadınlar...