Kadýna þiddet azaltýlabilir mi?

Kadýna yönelik þiddet dünyanýn her yerinde var. Ama sýklýðý farklý. Bir þeyin yeryüzünde daðýlýmý farklý ise bu iþte çevresel faktörler var demektir. Örneðin alkol kullanýmýnýn dünya genelinde daðýlýmý farklý. Þizofreni hastalýðýnýn daðýlýmý ise dünya genelinde neredeyse ayný. Þizofreni daha biyolojik bir insan hastalýðý. Alkol kullanýmý ise  inançlarla, yani dýþ çevre ile daha iliþkili.

Kadýna þiddet; zihniyetle, kültürel kodlarla, eðitimle, ekonomik durumla, sosyal politikalarla, hukuk sistemi ve kolluk kuvveti ile iliþkili. Bu iliþkili faktörlerin iyileþmesi veya kötüleþmesi kadýna þiddet oranlarýnýn artýp azalmasýna etki edebilir.

Yani kadýna þiddet bir toplumun asli özelliði deðil. Bir toplumda görülme sýklýðý o toplumun farklý tarihsel koþullarýnda farklý olabilir. Þiddet oranlarý artýp azalabilir. Nitekim, Kanada kadýna þiddet oranlarýný son 40 yýlda bariz bir þekilde azaltmayý baþarabildi. Biz de yapabiliriz. Kadýnlarýný dövmek bu topraklarýn insanlarýnýn asli ve deðiþmez özelliði deðil.

Türkiye’de son 10 yýlda “bebek ölüm oranlarý” düþtü. Üniversite okuyan kiþi sayýsý arttý. Enflasyon ve iþsizlik azaldý. Aslýnda kadýna yönelik þiddet oranlarý da azaldý. Yani deðiþim mümkün. Fakat, kadýna yönelik þiddeti oranlarýmýz hala Avrupa ortalamasýndan daha yüksek. Kadýnlarýmýzýn yüzde 10’u son bir yýl içinde eþlerinden fiziksel þiddet görmüþ. Bu hal kabul edilemez. Deðiþime ihtiyacýmýz var.

Esas sorumuz þu: Deðiþim için en etkin sosyal politikalar nelerdir? Bu sorunun beylik cevaplarý var; “kadýna þiddete hayýr kampanyalarý yapalým”, “herkese eðitim verelim”, “þiddet uygulayanlarý en aðýr cezalara çarptýralým”,  “medyada dizilere müdahale edelim”. Beylik cevaplarýn zararý yok. Fakat daha dikkatli düþünmeye ve planlamaya ihtiyacýmýz var. Havanda su dövmüþ olabiliriz.

Sadece toplumsal cinsiyet üzerinden konuþmak deva deðil

Kadýna yönelik þiddetin oluþumunda, zihniyetin, tutumlarýn, kültürel kodlarýn, dini düþünme biçimlerinin, erkek egemenliðinin etkisi olduðu açýk. Tüm bu faktörler için “toplumsal cinsiyet” kavramý kullanýlýyor. Güçlü ve iþlevsel bir kavram. Açýklama deðeri var. Fakat maymuncuk deðil. Sadece bu kavram üzerinden konuþmak derdimize deva olmuyor. Çünkü bu kavrama aþýrý vurgu; aþýrý savunuculuða, söylem üretmeden ibaret kalmaya ve kadýn erkek karþýtlýðýna sebep olabiliyor.

Kadýna þiddeti oluþ biçimine göre sýnýflarken, toplumsal cinsiyet kendi baþýna bir kategori olmuyor. Örneðin ben kadýna yönelik þiddeti sýnýflarken, toplumsal cinsiyeti altý biçim içinden birine koymuyorum. Benim sýnýflamam þöyle: Eþler arasýnda itiþip kakýþma, erkeðin öfke kontrolsüzlüðü sonucunda oluþan þiddet, alkol ve madde etkisiyle oluþan þiddet, ruhsal hastalýklarýn sonucu olarak þiddet, antisosyal kiþilik bozukluðu (psikopat) olan eþin þiddeti ve namus cinayetleri.

Cinsiyet, etkileþim ve psikopatolojiyi birlikte düþünmek

Toplumsal cinsiyet bu altý þiddet türünden her birine ruh katan, oluþunu etkileyen üç faktörden biri. Diðerleri kadýn erkek etkileþimi ve bireysel psikopatolojiler. Bu üç faktör her bir þiddet türünün içeriðini oluþturuyor. Bir türde toplumsal cinsiyet ön plana çýkýyor, diðerinde eþlerin, özellikle de erkeðin psikopatolojisi ön plana çýkýyor. Örneðin namus cinayetlerinde esas açýklayýcý olan toplumsal cinsiyet. Ama psikopatlarýn kadýnlara yönelik dramatik ve ölümcül þiddetleri daha çok erkeðin psikopatolojisi ile iliþkili. Eþler arasý itiþip kalkýþmada ise bu üç faktör neredeyse eþit etkide bulunuyor.

Kadýna yönelik þiddete etkin sosyal politikalar geliþtirebilirsek, þiddeti azaltmak gayet mümkün. Ama önce politikalarýmýza yön verecek bir anlayýþa ihtiyacýmýz var.