Son üç aydýr “kadýna yönelik þiddet” konusunda Hazar Derneðinin Projesi’nde bilimsel danýþmanlýk ve eðitmenlik yapýyorum. Þaþýrmýþ durumdayým. Çünkü, sosyal medyada slogan ve söylemler havada uçuþuyor. Konu üzerinden siyasal çatýþmalar yaþanýyor. Kadýnlarýn acýsý ise sahici ve gerçek. Birileri bu acý üzerinden slogan atýyor. Ama acý dindirmek için sahici ve etkili bir perspektifleri yok.
Sosyal bir yaraya merhem olabilmenin ilk þartý, olup bitenin doðru resmini çekmektir. Sonra bu resimler dinamik bir þekilde bir araya getirilip durumu anlamaya çalýþmak gerekir. Sosyal politika bu anlama üzerine kurulur. Enteresan þekilde “kadýna yönelik þiddet” meselesinde Türkçe literatür bu açýdan oldukça fakir. Hatta niteliksiz. En basit istatistiklerde ve bunlarýn ele alýnýp yorumlanmasýnda sýkýntýlar var. Slogan ve siyasal söylem çok ama zihinler karýþýk.
Önce istatistikleri sade halde bir araya getirelim. Türkiye’de bir kadýnýn hayatý boyunca eþinden (partnerinden) fiziksel þiddet görme olasýlýðý % 40. Son 12 ay için bu oran %10. Eþinden þiddetli, sürekli þiddet görüp, hayati tehlike altýnda olan kadýn oraný ise %0.3 ile %1.5 arasýnda.
Resmi biraz daha netleþtirelim. “Ölen kadýn”, “öldürülen kadýn” ve “kadýn cinayeti” kavramlarý birbirinden farklý þeyleri gösterir. Türkiye’de bir yýlda “ölen kadýn” sayýsý 170.000, “öldürülen kadýn” sayýsý bir yýlda 800-1000, “kadýn cinayeti” sayýsý ise yýlda 200-250 civarýndadýr.
“Ölen kadýn”, herhangi bir nedenle ölen kadýný belirtir. En sýk nedeni týbbi hastalýk, yaþlýlýk ve kazalara baðlý ölümlerdir. “Öldürülen kadýn”, grubunda ise hedef özellikle kadýn deðildir. Hedef ayný zamanda erkektir. Soygun sýrasýndaki ölümler, aileler arasýndaki kavgalar veya terörden ötürü kaynaklanan ölümler bu kategori deðerlendirilebilir. Kadýn cinayeti ise kadýn kimliði, kadýn bedeni, eþ olmakla iliþkili olup, maktul cinsiyetinden ötürü öldürülmektedir. Örneðin namus cinayeti, tecavüz cinayeti, koca veya sevgili cinayeti gibi.
Kadýna yönelik þiddet alanýnda ikinci sorun, olup bitenleri anlama ve anlamlandýrma düzeyinde. Kadýna yönelik þiddeti anlamada en yaygýn yaklaþým, “toplumsal cinsiyet” yaklaþýmý. Bu yaklaþým þiddetin sebebini toplumsal düzeyde kodlar, kadýn erkek iliþkilerindeki sorunlar veya erkeðin bireysel psikopatolojisi ile iliþkili olan þiddeti genellikle görmezden gelir. Halbuki kadýna þiddet daha bütüncül ve üç farklý düzeyin birbiriyle dinamik etkileþiminde aranmalýdýr. Bu üç düzey; toplumsal, eþler arasý ve bireysel düzeydir.
Kadýna yönelik þiddeti anlamada üçüncü sorun ise, toplumsal cinsiyet yaklaþýmýnýn þiddetin tümünü türdeþ sayýp, tümüne birden neredeyse ayný içerikli savunuculuk veya karþýtlýk söylemi kurmasýdýr. Bu yaklaþýmýn haklý taraflarý olmakla birlikte, yeterince iþlevsel deðildir. Resmin tümünü anlamaya yetmez. Özellikle kadýna yönelik þiddeti azaltma mücadelesi verenlere yeterli teknik yardým saðlayamaz.
Benim önerim kadýna yönelik þiddeti altý farklý þekliyle sýnýflayýp, her bir kategoriye etki edebilecek farklý sosyal politikalar üretmek þeklindedir. Bu altý farklý kategori þunlardýr; Eþler arasýnda itiþip kakýþma, erkeðin öfke kontrolsüzlüðü sonucunda oluþan þiddet, alkol ve madde etkisiyle oluþan þiddet, ruhsal hastalýklarýn sonucu olarak þiddet, antisosyal kiþilik bozukluðu (psikopat) olan eþin þiddeti ve namus cinayetleri.
Projenin kapanýþ toplantýsý ve rapor sunumu, 27 Ocak 2015 tarihinde, Dr. Sare Davutoðlu’nun da katýldýðý bir toplantýyla, Küçükçekmece’de Sefaköy Kültür Merkezi’nde yapýlacak. Toplantýya beklerim.
Konuyu sevdiðinizi hissedersem, bu konuda yazmaya devam edebilirim.