Kadýný baþ tacý eden Çerkes kültürü

Yaþlý bir Adige hatunun üç oðlu varmýþ. Bitmek tükenmek bilmeyen, yüz yýldan fazla süren Ruslarla savaþlarda iki oðlu þehit düþmüþ sonuncu yavrusunuysa ha öldü ha ölecek, at sýrtýnda, kanlar içinde eve getirmiþler. Yaralý oðlan aðzýný açýp da tek kelime edemeden atýn üstünden düþüp anasýnýn ayaklarý dibinde can vermiþ.

Kadýn kýlýný kýpýrdatmamýþ; oðlunu getirenlere sormuþ: “Oðullarým yiðitçe savaþtýlar mý?” Gelenler: “Evet, düþman karþýsýnda bir adým geri çekilmeksizin dövüþtüler.”

Kadýn bunlarý duyunca aðlamaya, evlatlarýnýn yasýný tutmaya baþlamýþ. Teselli edenlerin arasýndan biri ne bahtsýz, ne talihsiz bir kadýn olduðunu mýrýldanmýþ. Kadýn fýrlamýþ ayaða: “Ben bahtsýz da deðilim talihsiz de. Oðullarým babalarýna yakýþýr evlatlar olarak Çerkes milletinin canýný, ýrzýný, malýný korumak için þehit düþtüklerinden onlarla övünüyorum. Anayým, bebelerimi yitirdiðim içinse yaslarýný tutacaðým yaþadýðým sürece; gururlu bir Adige kadýný olarak. Ama bahtsýz ve talihsiz... Asla!”

***

Bu kadýnla, Nart Mitolojisindeki kahramanlar arasýna pek bir fark yoktur. Kadýnýn özgürlüðünü sýnýrlayan gerek batý gerekse de doðu kültürleriyle Adige kültürünü bir tutanlar çok yanýlýr.

Met çunatýko, Yusuf Ýzzet Paþa’dan duyduklarýný þöyle anlatýr: “Adigelerde kadýn aðýr iþlerde çalýþtýrýlmaz. Bizde erkek bir kenara çekilip kadýný sert yamaçlarda, tarýmda, baðda bahçede iþe koþmaz. Adigelerde kadýna el kaldýran, söven, aþaðýlayan toplum dýþýna itilir o saat ki, kadýn onu baðýþlasa da kültür onun adamlýðýný çeker alýr sýrtýndan.”

Seteney Guaþe, Nart kahramanlarýnýn en bilgesi, en yiðididir ve kadýndýr. Nart kahramanlarýndan biri eksilse fazla bir þey deðiþmez de, Seteney yok olsa, bu destanlarýn anlamý neredeyse hepten yiter. Nart destanlarýný okursanýz erkek kahramanlarýn bir süre sonra öldüðünü görürsünüz ama Seteney hiç ölmez, halký onsuz olamayacaðýndan yaþamýný sürdürür de sürdürür. Bugün bile Adigeler, Abhazlar, Asetinler kadýný yüceltmek, övmek istediler mi “O Seteney gibidir...” derler.

Çerkes töresinde kadýn öyle önemlidir ki, kan davalarýnda bile erkeðe kýlýç býraktýrýr, nice elin tetiðe gitmesine engel olur. Hançeriy bir yazýsýnda, kanlýlarýn arasýna girip onlarý yatýþtýran, barýþtýran, gelecek kuþaklarý böylece kurtaran nice yiðit kadýndan söz eder.

Adige töresinde kadýna saygý salt namus kavramýyla da açýklanamaz. Erkeðe öngörülmeyen pek çok hak kadýna verilmiþ, saygý kadýn erkek iliþkilerinin temeline olmazsa olmaz bir koþul olarak oturtulmuþtur.

Kafkasya’yý boydan boya gezen Belçikalý seyyah Jan Charle de Bess, “yolda bir kadýnla karþýlaþtýðýnda bir atlý, atýndan iner, onu selamlar. Eðer yol tehlikeliyse ona, selamete kavuþuncaya kadar eþlik eder...Erkeklerin oturduðu bir odaya bir kadýn girdi mi, erkekler ayaða kalkar ona güzel sözler söyler, saygýlarýný dile getirirler. Sofrada bir kadýn varsa sesler yükseltilmez, tartýþýlmaz...” diye anlatýr Kuzey Kafkasya Yolculuðum adlý kitabýnda. Ve bu batýlý gezgin, bilim adamý kadýna verilen  deðeri görünce: “Batýda kadýna böylesine deðer verilen hiçbir ülke, hiçbir toplum görmedim” diyerek þaþkýnlýðýný kaðýda döker.

Bugün kuþaklar boyu yurtlarýndan uzakta yaþayan, baþka kültürlere karýþmýþ Adigeler kendi özlerini, geçmiþlerini, dil ve kültürlerini öðrenmek zorundadýrlar. Salt Adige kadýnýna deðil bütün kadýnlara saygýlý davranmak, Çerkez kültürünün temel öðelerinden biri, vazgeçilmezidir. Kendi kültüründen ve köklerinden kopan toplumlar öksüz çocuklar gibi boynu bükük, elleri böðürlerinde kalýrlar bir ömür boyu.