Kadının bitmeyen çilesi

Claude Miller’ın prömiyerini göremeden hayatını kaybettiği filmi Bir Kadının Gözyaşları, dengeli ve özenli bir edebiyat uyarlaması.

Bir edebiyat klasiğinden çıkan ikinci iyi film Bir Kadının Gözyaşları... Nobel Ödüllü François Mauriac’ın 1927 yılında yazdığı, başyapıtı sayılan Therese Desqueyroux adlı roman 1962 yılında George Franju tarafından sinemaya uyarlandı. Başrolünü Hiroşima Sevgilim ile yıldızlaşan, geçen yıl Michael Haneke’nin Altın Palmiye kazanan Aşk’ında hepimizi ağlatan Emmanuelle Riva üstlendi.

2012 Cannes Film Festivali kapanışında gösterilen Bir Kadının Gözyaşları ise senarist ve yönetmeni Claude Miller’ın son filmi oldu. Miller, filmi bitirdikten kısa bir süre sonra, daha prömiyerini göremeden 4 Nisan’da hayata gözlerini yumdu. Miller’ın akademik sinema anlayışıyla, son derece özenli bir çalışmayla gerçekleştirdiği filmde başrolü Fransız sinemasının son dönemdeki en sevilen yıldızı Audrey Tautou canlandırıyor. Tautou kariyerinin en iyi performanslarından birini veriyor.

Bir Kadının Gözyaşları, 20’li yılların sonunda Fransa’nın Atlantik kıyısında, Bordeaux’dan pek uzak olmayan Landes bölgesindeki Katolik ve toprak sahibi küçük burjuvaların hayatına yönelik bir toplumsal eleştiri getiriyor. Para, iktidar, mevki dışında hiçbir şeyin gerçekten önemsenmediği, insanların duygularını bastırıp, aile şerefi gibi içi doldurulması zor bir kavram uğruna gerçekten hissedip yaşamaktan kendilerini alıkoyduğu bir taşra sıkıntısını hicvediyor. Ve toplum yapısı içinde üst sınıftan bile olsa kadınların nasıl ezildiğinin, iradelerinin tahakküm altına alındığının, en doğal isteklerinden bile mahrum bırakıldıklarının ve onlara kendi hayatları üzerinde bile karar verme hakkı tanınmadığının altını çiziyor.

Romanın ve filmin kahramanı Therese okumak, öğrenmek, Paris’e gitmek, hayatını yaşamak isteğiyle dolup taşan bir genç kadın. İçinde bulunduğu durumu sorguluyor ama nasıl isyan edeceğini bilemeyince kendi kendini baskılıyor ve deyim yerindeyse gücün karanlık tarafına düşüyor. Aileyle toplum ona bunun bedelini çok ağır ödetiyor.

USTA BİR YÖNETMENİN SON YAPITI

Daha çocuk yaşta komşu arazinin sahibinin oğlu Bernard ile evleneceği ‘ayarlanmış’ olan Therese, kendini köşeye sıkışmış hissediyor. Yakın arkadaşına bir ilgi duyduğuna dair ipuçları var filmde... Evliliğinde cinsel arzunun bulunmadığı da hissettirilen Therese’in Anne’ın tutkulu bir ilişki yaşadığını anlattığı sevgilisiyle bir macera yaşaması da onun baskı altında ortaya çıkan karanlık tarafını işaret ediyor.

Başka toplumsal konvansiyonların da etkisiyle, bir azap halini alan evliliğinden kocasını zehirleyerek kurtulmaktan başka çıkış yolu bulamayan Therese’in hayatı daha da beter hale geliyor. Therese dünyaya çok erken gelmiş isyankar bir feminist. Romanın aslına sadık olarak geri dönüşlerle izlediğimiz öyküsünde onun yaşadığı trajedinin tek suçlusu olarak ataerkil toplumun bağnazlığını ve küçük burjuva ahlakının ikiyüzlülüğünü görüyoruz.

Filme başladığında hastalığı çoktan teşhis edilmiş olan Claude Miller senaryoda ve anlatıda kusursuz bir akıcılığa ulaşmaya çalışan akademik bir sinemanın örneğini vermek için çok çabalamış, belli ki. Her öğesiyle dengeli bir film oluşturmak, pastoral ve dingin güzellikle Therese’in gelgitli ruh hali arasındaki tezatı vurgulamak için çok özen göstermiş. Usta bir yönetmenin son yapıtı olarak geriye gurur duyulacak bir film bırakmış.

Orjinal adı: Therese Desqueyroux

Yönetmen: Claude Miller Senaryo: Claude Miller, Natalie Carter

Görüntü: Gerard de Battista

Müzik: Mathieu Alvado

Oyuncular: Audrey Tautou, Gilles Lelouche, Anais Demoustier,   Catherine Arditi, Isabelle Sadoyan, Stanley Weber.