Kadınlar plajı!

Türkiye bir aydan kısa bir süre içinde cumhurbaşkanını, başbakanını ve bakanlar kurulunu gürültüsüz patırtısız değiştirmeyi başardı. Ne borsa düştü, ne muhtıra verildi, ne siyasi kaos çıktı. Ankara’da her şey siyasi olgunlukla ve sorumlulukla tamamlanırken ‘kıyı şeridi’nde de bir başka normalleşme alameti sessiz sedasız geçti hayata.

Antalya Büyükşehir Belediyesibin metre uzunluğunda bir kumsalı kadınlar plajı olarak hizmete açtı. Çalışanların kadın olduğu, restoranı cafe’si bulunan, girişin de soyunma kabini duş gibi hizmetlerin de ücretsiz olduğu, daha şimdiden günlük misafir sayısı bini aşan ‘on numara beş yıldız’ bir belediyecilik hizmeti sözü edilen.

Eski merkez medyada ve özgürlükçü görünen tutucu siyasi çevrelerde estirilmek istenen havaya bakarsanız ise haksız hukuksuz bir iş; kamusal alan kamuya kapatılıyor; cinsiyet ayrımcılığı uygulanıyor; kadınlar ötekileştiriliyor, öcüleştiriliyor; tesettürlülere geçiş üstünlüğü sağlanıyor vesaire. Özetle; plajlara şeriat geliyor!

Yanlış ve saçma! Haksız ve şımarıkça!  

Üç tarafı denizlerle çevrili, adalar dahil sahip olduğu kıyı şeridi uzunluğu sekiz bin 333 kilometre olan bir ülkede, nüfusunun yarısı kadınlardan oluşurken ve o kadınların da yüzde 70’ler oranında başörtülü olduğu ve karma plajlardan denize giremedikleri bilinirken, bir kilometrecik bir sahilin kadınlara tahsisine tek kelimeyle dahi itiraz edilemez çünkü.

Olsa olsa ‘yetmez ama evet’ denebilir.

Kaldı ki Sarısu Kadınlar Plajı bir tesettür plajı değil. ‘Kapalı olmayan giremez’ gibi bir ibare yok yani kapısında. Her yaştan açık-kapalı akrabaların ve arkadaşların, çarşaflıların ve şortluların kol kola gelip denize girdikleri bir yer burası.

Karma plajdan bozma da değil. Hiç kimse hep kullandığı bir plajdan mahrum kalmıyor yani, keyfi konforu bozulmuyor, alışkanlıklarına halel gelmiyor, ortak alan daralmıyor. ‘Huysuzlanmak için gerekçe yok’ başka bir ifadeyle.  

Lakin! Plajı protesto edenler bakın ne diyor: “Dünyanın dört yanından insanlar gelip Antalya’da denize giriyordu. Kimse de rahatsız değildi. Buna niye ihtiyaç duyuldu anlayamadık, hiç gerek yoktu!”

İlahi! Deyip gülüp geçilebilir ya da Belediye BaşkanıMenderes Türel’in aktardığı şu anekdot Antalya’dananlayamayanlara gönderilebilir: “Plajın açıldığı gün çarşaflı bir teyze bana dedi ki ‘evladım ben yıllardır denize uzaktan bakıyordum, şimdi bu plaj sayesinde kendi şehrimin denizine girebileceğim”.

Bu kadar açık, bu kadar basit işte. Ne imtiyaz, ne pozitif ayrımcılık. Bir haksızlığa son verme, sadece.

Karma plajlardan denize giremeyen, pahalı tesettür otellerin sunduğu bir avuç denizde çimmek istemeyen veya buna dahi gücü yetmeyen vatandaşına imkan tanımaktan, alınan verginin ve oyun karşılığını vermekten ibaret, yapılan. Geç kalınmış, doğru ve yerinde bir hizmet yani.

Başörtülüler için böyle. Başörtülü olmayanlara ise alternatif sunma. Demokrasi seçenek sunmak değilse zaten, başka nedir ki?

‘Haşema da bir seçenek’diyenler var biliyorum. Onları birkaç yıl önce empati adına kendini feda eden Ayşe Arman’a; magazin ekleri ünlülerin plaj maceralarıyla dolu olduğu halde kadın plajlarını dikizleyip ‘tesettürlüleri bikiniyle yakaladık’ türü ahlaksız habercilikten kendini alamayan medyayı ise tutucu bir partide özgürlükçü tutum alabilen milletvekilleri Binnaz Toprak ile Şafak Pavey’e havale edelim.

‘Kadınlar plajına erkekler giremiyor’ diye feveran edenlerin ise ‘şeriatın parmak arası terlik sesi’ne müstehak olduğunu kabul edelim.

Kendi vehmini, ön yargısını bir başkasının hakkının özgürlüğünün kısıtlanmasına dayanak yapmak isteyenlere yaptıklarının faşistçe olduğunu hatırlatmak insanlık görevimiz ama.

Meselenin İslamcıların tatil kültürü üzerinden modernizmle, kapitalizmle imtihanı gibi kışkırtıcı yanları bir yana, karma plajlardan denize girmek istemeyen kadınlara alternatiflerin sunulması kamu hizmetinin bir parçası olmalı mutlaka. Bundan böyle, denize kıyısı olup da kadınlar için yer ayırmayan tüm belediyeler eksik hizmet etmiş sayılmalı.