Kafası çok karışmış bu arkadaşın

İyidir, hoştur, farklıdır, bazı konularda “deli cesaretine” sahiptir ama kafayı da fena halde karıştırmıştır.

Ne söylediğini bilmiyor.

Bazen ne söylemediğini de bilmiyor.

Söylediklerinin nereye gideceğini, hangi anlam kırılmalarına yol açacağını hiç bilmiyor.

Hüseyin Aygün’den söz ediyorum.

Buyurmuş ki muhterem, “Biz ne Türk’üz, ne Kürt’üz. Biz Alevi ulusuyuz.”

Der...

Kendisini bir ırka göre tanımlamayabilir, her türlü milliyetçiliği dışarıda tutabilir ve bir tek “aidiyet” edinebilir.

Mümkündür.

Problem bu değil zaten.

Problem şu:

Belirleyici vasfı “Alevilik” olan Hüseyin Aygün, Aleviliğinin gerektirdiği yerde değil, Aleviliği konumlandıran ve bunda muvaffak olmuş resmi ideolojinin yanında duruyor. (“Önce Kızılbaşım, sonra sosyalistim” diyor ve CHP’de bulunmaktan son derece memnun olduğunu söylüyor).

Kafası oldukça karışık...

PKK meselesinin hale yola koyulmasını istiyor ama çözüm sürecinin ülkeye barış getireceğine inanmıyor. (Memlekette tiranlaşma ve otoriterleşme saptamış...)

Laiklikte büyük zedelenmeler görüyor.

İslam bayrağının “toparlayıcı” olamayacağını, bilakis bölgeye (hatta tüm Ortadoğu’ya) kan ve gözyaşı getireceğini söylüyor. (Kürt meselesinin çözümünde “toparlayıcı” unsur ne olabilir acaba? Kemalizm mi? Beynelmilel sosyalizm mi? Stalinizm mi? Bir de, İslam bayrağı nerelere kan ve gözyaşı getirmiş? Örnekleriyle açıklayabilir mi?)

Başbakan Erdoğan’dan hoşlanmıyor.

Çözüm sürecinde özellikle Alevilerin hedef alındığını düşünüyor.

BDP’lileri iyi niyetli buluyor ama iyi niyetin demokrasi getireceğine inanmıyor.

Hadi diyelim ki bütün bu saçmalıkları “Alevilik” iddiasıyla telif ediyor...

Etsin...

Çünkü, böyle düşünen ilk Alevi Hüseyin Aygün değil.

Peki, Dersim konusundaki “kırılganlığını” nereye koyacağız?

Mardin Bağımsız Milletvekili ve DTK Eş Genel Başkanı Ahmet Türk, Tunceli’deki “Dersim 38” anmasında yaptığı konuşmada, “Bizi katledenlerin yanında ve onların siyaseti içinde yer alıyorsak, bu ayıp bize yeter, bu ayıp Dersimlilere yeter” demişti.

Bu laflar Hüseyin Aygün’ü rahatsız etmiş; “Ahmet Türk Dersimlilerden özür dilemelidir” diyor.

Hani, “Seyit Rıza’ya ve Dersim’e iade-i itibar” peşinde koşan, genel başkanı “şimdi zamanı değil” deyince, pısıp yerine oturan Hüseyin Aygün...

Hani, “Dersim araştırmalarıyla” ünlü Hüseyin Aygün.

Hani, araştırmalarının neticesi olarak Kemalizm’le ters düşen, ters düştüğünü söyleyen Hüseyin Aygün.

Hani, “Tunceli’nin ismi Dersim olarak değişsin” diye kanun teklifi veren Hüseyin Aygün.

Bu Hüseyin Aygün, yalın bir gerçeği dile getiren Ahmet Türk’ü özür dilemeye davet ediyor.

Beklediği gelir mi, bilmem.

Dersimliler, kendilerini katledenlerin siyaseti içinde yer alıyorlarsa ve bu siyaseti sorgulamıyorlarsa (bu siyasete biat ediyorlarsa), gerçekten de bu ayıp onlara yeter.

Hüseyin Aygün bıraksın ucuz CHP savunuculuğunu da, genel başkanı Kılıçdaroğlu’nun durumuna bir baksın.

Kılıçdaroğlu’na göre Dersim’de yaşananlar olağandır. “Devrimin tarihsel meşruiyeti içinde” böyle şeyler olabilmektedir.

Burada özür dilemesi gereken biri varsa, o da Kemal Kılıçdaroğlu’dur.

Hüseyin Aygün, önce bu özrün peşine düşün.

Sonra da, yaptığı Dersim araştırmalarını yırtıp atsın.

Belki kafa karışıklığını giderir.