Kafayı Erdoğan’la boz, bedavadan ‘liberal’ ol!

Hasan Cemal bu... Kürtleri Erdoğan’a karşı koruyacak, “Bu Erdoğan var ya... Sizi satacak” diyecek de, Bernard Henri Levy ve Batı dünyasını bundan mahrum bırakacak!

Mümkün mü?

Başbakan, “Ey Nobel!” der, Nobel ödülünün politik yönüne vurgu yapar, cevap Hasan Cemal’den gelir.

Başbakan, “Batı dünyası darbe konusunda niçin sessiz? Niçin Mısır’daki katliamı kınamıyor?” der, cevap Hasan Cemal’den gelir.

Başbakan, “Suriye’de kimyasal silah kullanıldı... Ey BM neredesin?” der, cevap Hasan Cemal’den gelir.

Başbakan, Bedri Bakam kafalı filozof Bernard Henri Levy’nin yaptığı utanç verici konuşmayı hatırlatır, “Sonu yakındır” diye sağa sola tehditler savuran bu terbiyesiz adamın foyasını meydana çıkarır, cevap Hasan Cemal’den gelir.

Başbakan, BM Güvenlik Konseyi’ni dünya barışını sabote etmekle suçlar, cevap Hasan Cemal’den gelir.

Başbakan, “Binlerce kilometre öteden Ortadoğu’ya müdahale edenler, Ortadoğu’nun hem kanını hem petrolünü içenler...” der, cevap Hasan Cemal’den gelir.

Hasan Cemal bunu iş edindi.

Milliyet’ten ayrıldıktan sonra, 85’inci “Beyaz Türkler masum... Recep Tayyip Erdoğan kaka...” yazısını yazdı.

Bu alanda Hürriyet’in Mehmet Yakup Yılmaz’ıyla yarışıyor.

Bence şansını zorluyor.

Mehmet Yakup Yılmaz (Allah eksikliğini vermesin), üç parçalı köşesinde, her gün üç adet “çaktı” yazısı yazıyor.

Bir ara hesaplamıştım:  Bir ayda 90, bir yılda 1080 yazı eder.

Hürriyet’teki yazarlık hayatının 10 yıl olduğunu düşünürsek, bu sayı 10800 (yazıyla on bin sekiz yüz) eder ki, bu sayıya ulaşması için Hasan Cemal’in yemeden içmeden, hiç uyumadan sürekli yazı yazması ve köşesini 10 dakikada bir güncellemesi gerekiyor... (Doğan Akın, uyuma!)

Milliyet’ten ayrılma hikayesi de enteresandır.

İlk günlerde, “Hayır, beni Başbakan attırmadı, ben kendi kendime atıldım” diyordu.

Sonra fikir ve ahlak değiştirdi, “Hayır, beni Başbakan attırdı” demeye başladı. Hiç utanmadı.

Milliyet’le ilişkisi kesilince (yani “kendi kendisini attırınca”), bu satırların yazarı iki adet yazı yazmış, “ilişki kesme” kararını eleştirmişti. Karşılığında da, “Sağ ol Ahmet kardeş” şeklinde bir teşekkür mesajı almıştı.

Demokratlığının ve liberalliğinin arkasında durmayan (ve “fabrika ayarlarına” dönmekte beis görmeyen) Hasan Cemal, bu yazıdan sonra da teşekkürünün arkasında durmayacaktır.

Canı sağ olsun...

Fakat merakımı muciptir:

Erdoğan’ı eleştirmek için fırsatlar arayan ve bulan, Batı dünyasını Erdoğan konusunda uyarmayı “liberallik” sanan Hasan Cemal, “Batı dünyası” diye tanımladığı dünyada hiç sorun görmüyor mu?

Batı dünyası Mısır’daki darbeye sessiz kalmamış mıdır?

Darbeye direnenler katliama uğramamış mıdır?

BM Güvenlik Konseyi kimyasal silah iddiaları konusunda kulağının üstüne yatmamakta mıdır?

Binlerce kilometre öteden Ortadoğu’ya müdahale edenler, Ortadoğu’nun hem kanını hem petrolünü içmemekte midir?

Bernard Henri Levy adlı terbiyesiz adam bu ülkenin seçimle gelmiş Başbakanını “Sonu yakındır” diye tehdit etmemiş midir? Aynı terbiyesiz adam Mısır’daki Müslüman Kardeşler iktidarına “din devleti kuruluyor” diye karşı çıkarken, İsrail’deki “din devletini” aklamamakta mıdır?

Biliyorum, bu yazıdan sonra “hayranları” klavyeye davranıp, “Senin Hasan Cemal’den başka konun yok mu?” diye saydıracak...

Peki, Hasan Cemal’in Erdoğan’dan başka konusu yok mu?

Burada patolojik bir hal görmüyor musunuz?