Mýsýr’da seçilmiþ cumhurbaþkaný Muhammed Mursi ve arkadaþlarý hakkýnda verilen idam cezasý, sadece bu ülkedeki hukuksuzluðun ve gayrý meþru faaliyetlerin yansýmasý deðil. Ayný zamanda olup bitene karþý gösterilen tavýr ya da tavýrsýzlýk, kimin nerede durduðunu net olarak gözler önüne seriyor.
Türkiye’de AK Parti iktidarýnýn, daha baþýndan itibaren Mýsýr konusunda sergilediði tavýr, þu dakika itibarýyla da netliðini koruyor. O dönem baþbakan olarak þimdi cumhurbaþkaný sýfatýyla Tayyip Erdoðan’ýn söyledikleri, devam eden zalim sessizlik içinde geleceðe bakan tek umudu neredeyse Ýslam dünyasýnýn.
Bir noktayý hep unutuyoruz. Ýstanbul ve Kahire’nin yahut Þam’ýn kaderini birbirinden baðýmsýz okumak mümkün deðil. Hele Türkiye gibi, peþ peþe operasyona uðrayan bir ülkede, arsýzlýk ve utanmazlýðýn sýnýrý, ülkenin seçilmiþ cumhurbaþkanýný Mýsýr’daki karanlýk örnek üzerinden tehdit edecek boyutlara ulaþmýþsa, bu kader birliðini yeniden ve yeniden düþünmenin vaktidir.
Çabuk unutuyoruz. Ýzninizle bizim baþýmýza örülmek istenenle Kahire’deki tezgahýn ne olduðunu yakýn geçmiþteki bir yazýmdan uzun bir alýntýyla hatýrlatayým:
‘...Bizde hala Gezi operasyonunu ‘masum gençler’, ‘baskýcý, otoriter rejime karþý direniþ’ gibi göstermeye çalýþanlar, Mýsýr’daki manzarayý nasýl deðerlendiriyor, bilmiyorum. O ayrý, bu ayrý diyerek iþin içinden sýyrýlmak daha kolay geliyor onlara.
Ama aylardýr bir büyük sermaye grubunun parantezinde yer almaktan, dahasý sokaktaki kedilerin bile adýný bildiði ülkelerin tetikçisi olmaktan sakýnmadan Gezi denilen rezalete destek vermeye devam ettiler. Üstelik Gezi’nin Mýsýr halkýný katleden rejim ve onu destekleyen güçlerle ayný denklemin bir parçasý olduðuna gözlerini kapatarak.
Türkiye’nin kendi iç hesaplaþmasýnda nerede olduðu, hangi güç odaklarýný ne kadar tasfiye ettiði elbette tartýþýlabilir. Hali hazýrda bunlarýn nasýl harekete geçebildiklerini, hatta demokrasi yanlýsý gibi görünen bazý yapýlarýn da ahmaklýktan ihanete kadar uzanan bir dizi nedenle bunlarýn yanýnda yer aldýðýný Gezi operasyonunda gördük.
Gezi operasyonu, Türkiye’nin yakýn tarihte elde ettiði demokratik derinliðe, söz söyleme kabiliyetinin bölgesel ve küresel ölçekte artmasýna yönelik bir ihanet giriþimi olarak tarihe geçecektir. Kimin hangi gerekçeyle buna destek verdiði yahut hoþ gördüðü, hele kendi pozisyonunu korumak için ayaklanmayý körükleme arayýþlarý bu durumu deðiþtirmeyecektir.
Türkiye, gerek milletin saðduyusu, gerekse tarihten gelen muazzam tecrübe ile bu çapulculara ve onlarýn arkasýndaki güçlere geçit vermemiþ, yolun baþýnda onlarý durdurmayý baþarmýþtýr. En azýndan þimdilik.
Bunun devamýnda ne olacaðý, Mýsýr’da yazýlýdýr, Kahire sokaklarýnda görülmüþtür. Aðzýnda geveleyip ‘Ama Mursi de þunu yapsaydý’ diyenlerin, dün 28 Þubat’ta ne dediðini unutmadýk. O gün Merve Kavakçý’nýn çocuklarýna okulda öfke kusanlarý direniþçi ve rejimin koruyucusu olarak selamlýyorlardý, daha dün Gezi’den direniþ destaný çýkarmanýn peþindeydiler. Bugün Mýsýr’a karþý kör olmalarý, saðýr ve dilsiz kalmalarý þaþýrtýcý deðil. Kitap’taki tariflerine uygun davranýyorlar, hepsi bu.
Türkiye yoluna devam edecek, bu yolda nice sabotajla, provokasyonla, Gezi benzeri giriþimle karþýlaþacak. Ama inþallah Ýstanbul’la Kahire’nin el ele verdiði günleri hep birlikte, çok da uzak olmayan bir gelecekte göreceðiz.’ (Star, 4 Kasým 2013)
Evet o yazýdan bir buçuk ay sonra Türkiye bu kez 17-25 darbe giriþimine maruz kaldý. Þimdi Mursi’yle Erdoðan arasýnda ‘yüzde 52’ benzetmesi yapýp ardýndan kamuoyuna bin türlü hokkabazlýk yapanlarý izliyoruz bir kez daha.
Sicilleri bozuk bir kere. Ne anlatsalar boþ.