‘Kahramanlýk' ve ‘kaatillik' sýfatlarý arasýnda bir isim

Dünkü yazýmýn sonunda, Qaasým Suleymanî’nin ‘Irak’ta Amerika eliyle katledilmesinin birinci yýldönümü’ münasebetiyle yazdýðým kýsa not dolayýsiyle bazýlarý, ‘O büyük þehid’e gerekli ihtiramý göstermediðimi; bazýlarý da, ‘Suriye ve Yemen ve Afganistan’da sadece kendisine yakýn gördüklerinin kazanmasý için, yüzbinlerce insanýn kaný elinde olan ve Rusya’yý Suriye’ye getirmesi’yle övünülen bir kimse hakkýnda çok mülâyim yazdýðýmý söz konusu etmiþler.

Bir taraf, onu bir ‘kahraman’ olarak anarken, bir taraf da -özellikle, Suriye’deki uygulamalarýyla- ‘kaatil’ olarak suçluyor.

***

Þu noktaya tekrar deðinmekte fayda olsa gerek:

Her devletin kendisini korumak adýna geliþtirdiði refleksler vardýr. Hattâ, Selçuklular ve Osmanlýlarda ayný ailenin þehzâdeleri arasýnda bile, ayrý devletler kurmak veya devleti ele geçirmek adýna ne büyük savaþlar olmuþtur ve taraflar, haliyle, kendilerini haklý görmüþler, bu yolda fetvâlar da elde etmiþlerdir.

***

Ýran’la Osmanlý ve Türkiye arasýnda bir takým gerilimler yaþanmýþtýr, yaþanýr da..

Nitekim, daha 3 hafta önce, Türkiye Baþkaný Erdoðan’ýn, Bakû’da, Karabað Zaferi törenleri sýrasýnda okuduðu þiirin Ýran Yönetimi’nce en ilgisiz ve çarpýk mânâlara çekilmesi üzerine, Ýran medyasýnda Erdoðan için Hitler’e benzetilmeye çalýþýlmýþ karikatürlere ve ‘Erdoðan’a ölüm!.’ manþetlerine varýncaya kadar aðýr hakaretler yazýlýp çizildiði; hattâ Erdoðan’a, ‘Osmanlý’yý ve ‘Halifeliði ihya etmeye çalýþmak’ suçlamalarýnýn bile yapýldýðý ve bu yaklaþýmlarýn yanlýþlýðý, bu sütunda da dile getirilmeye çalýþýldý.. (Ki, Ýran’daki bütün yayýnlarýn, resmî mahiyette olduðu da unutulmamalýdýr.)

***

Ýran Yönetimi’nin siyasetlerine karþý çýkarken, Ýran halkýný da hedefe koymamak gerekir. Müslüman halklarý birbirine düþman etmek, sadece emperial-þeytanî güçlerin iþine yarar.

Ayný þekilde, Türkiye’deki bazý int. sitelerinde, Ýran’la ilgili haberlerin altýna, acaib takma isimlerle öyle çirkin yazýlar yazýlýyor ki, bu, ne müslümanlýða, ne de insanlýða sýðar.

Unutulmasýn ki, emperial-þeytanî güçler hele de son 10-15 yýldýr, arab rejimlerinin medyalarýnda, ‘Ýran, Ýsrail’den beterdir’.’ diye yazdýrýyorlardý. Nitekim, meyvesini de topladýlar, sonunda.. BAE, Suûdî, Bahreyn, Kuveyt, Fas ve Sûdan da sionist Ýsrail rejimiyle diplomatik münasebetler kurmak için sýraya girmiþ durumdalar..

Þimdi de yeni bir cereyan, birçok Arab rejimlerince, ‘Arab dünyasý için, en büyük tehlike Ýran deðil, Türkiye’dir.’ þeklinde geliþtiriliyor.

***

O halde, devletler arasýndaki gerilimleri, Müslüman halklar arasýnda bir düþmanlýða dönüþtürmemek için hepimiz dikkatli olmalýyýz.

Bu açýdan, Suleymanî üzerine yeni bir þey yazmak yerine, 1 yýl önce, 4 Ocak 2020 günü Star’da yayýnlanan, ‘Ýnançlar ve ideolojiler öldürmelerle yok olmaz, belki daha bir bileylenebilirler de..’ baþlýklý yazýmdan bir bölümü tekrarlýyayým:

‘(…)Qaasým Suleymanî, yalnýz Ýran Ordusunun deðil, þiî müslüman halkýn da gözünde en büyük kumandanlardan ve kendi inancýnýn hâkim olmasý dâvasýnýn büyük fedaîlerinden birisiydi. Onun esrarengiz ve gözü kara plân ve ölüm korkusu taþýmayan mücadeleleri, Ýran’lý yetkilere, ‘Bugün, Ortadoðu’da Tahran, Baðdad, Þam, Beyrut ve San’a gibi 5 baþkenti elimizde tutuyoruz..’ diyebilmelerini ve belki de güç zehirlenmesini de ‘hediye’ etti.

Onun gözüpek ve inancý uðruna, öldürmeyi ve öldürülmeyi hiç umursamayan bir kumandan olduðu kadar, güçlü bir stratejist olduðu da söylenir. Nitekim, Suriye Buhraný’ndan kendi baþlarýna çýkamýyacaklarýný anlayýnca, Ýran yetkilileri, o zamana kadar o buhrana uzak durmakta olan Rusya’yý devreye sokmak için, Suleymanî’yi Moskova’ya göndermiþ ve Putin’i devreye girmeye o iknâ etmiþti.

Bugün, Suriye fiilen Rusya tarafýndan yönetiliyorsa, bunun ‘mimâr’ý da, Suleymanî’dir. Kezâ, Afganistan’tan (aileleriyle birlikte) yüzbini geçtiði söylenen þiî milislerini, ’Fâtýmiyyûn Tugaylarý’ adý altýnda Suriye’ye getiren ve Haleb ve civarýndaki þehirlerde sivil sünnî halktan on binlerin katledilmesi ve yerlerinden yurtlarýndan kaçýrtýlmasý ve direnenlerin ezip geçilmesi yoluyla, bu güçleri oralara yerleþtirerek, bölgenin demografisini /nüfus yapýsýný deðiþtirmeye çalýþan eylemlerin ‘mimâr’ý da Suleymanî’dir ve Ýran’lý yetkililer de onun bu ‘üstün’ hizmetini kendi açýlarýndan tabiatiyle hep büyük övgülerle takdir etmiþlerdir.

Dahasý, (…) Ýran liderliði, Suleymanî eliyle, Irak’ta da, ‘Haþd-i Þa’bî’ ordusunu kurdurmakta ön ayak olmuþ ve bu güçlerin, inanç konularýnda tek ölçü olarak Veli’yy-i Faqih’in emirlerini kabul etmeleriyle, bu gücün özellikle de Suriye’de ve Irak’da nasýl gözükara mücadeleler verdikleri görülmüþtür. (…)

***

Suleymanî’nin öldürülmesi muhakkak ki, çok büyük bir hadise ve bütün bölgeyi ateþe atacak bir büyük cinayettir. Bu saldýrýya Ýran’ýn nasýl karþýlýk vereceði ise.. Tehevvüre kapýlýp saldýrmak þeklinde olmayacaktýr, herhalde.. (…)’

***

Evet, bir yýl önceki bu görüþlerimiz hâlâ da geçerli..

***