Gezi operasyonundan demokrasi destaný çýkarmak isteyenlerin yeni tezi þu: Baþbakan Tayyip Erdoðan Mýsýr’da olup bitenle ilgili demokrasiyi hedef alan eleþtiriler getirdi ve ardýndan meydanlarda ‘Kahrolsun demokrasi’ pankartlarý açýldý.
Doðrusunu anlamak için önce Erdoðan’ýn iki gün önceki sözlerine bakalým:
‘Eðer Batý demokrasi testinden geçmek istiyorsa bunu anlamak durumundadýr. Ama demokrasi testini kaybetme noktasýnda veya demokrasinin sorgulanmasý gibi bir sürece karar vermiþse o ayrý bir konudur. Nitekim bu konuda Batýlý ülkeler eðer samimi davranmazlarsa, samimi adýmlar atmazlarsa ben inanýyorum ki artýk demokrasi dünyada sorgulanmaya baþlanacaktýr. Buna biz de dahiliz. Niye? Çünkü ben ülkemdeki muhalefete bakýyorum, muhalefet iktidar Mýsýr sorununda çok daha farklý adýmlar atabilir, burada etkin olabilirdi gibi saçma sapan þimdi de Mýsýr üzerinden nasýl oy devþiririz diye bu tür açýklamalar yapýyorlar.’
Baþbakan’ýn bu sözlerinin neresinden ‘kahrolsun demokrasi’ye giden bir yol bulunur, anlamak mümkün deðil. Esasen gerekli de deðil. Zira meydanlardaki o pankartýn üzerinde apaçýk ‘Kraliyet’ mührü var. Merak eden malum örgütün tarihine gözatsýn.
Oysa Baþbakan Erdoðan çok daha önemli bir uyarýda bulunuyor. Yaðmacýlýktan demokrasi devþirmek isteyenlerin anlamalarý gereken de bu.
Mýsýr’daki darbeden sonra bu konuda þunlarý yazmýþtým: ‘Bundan sonra Ýslam dünyasýnda ve uluslararasý merkezlerde ‘Ýslam ve demokrasi’ baþlýklý tartýþmalarýn eskisinden çok daha farklý yürüyeceðini söylemek için kehanete ihtiyaç yok. Demokrasi ve elbette onun olmazsa olmazý olan seçim/sandýk devam ettiði sürece Müslümanlarý tasfiye edemeyeceðini gören bir anlayýþýn, bu saatten sonra ‘Kurallara uyduklarý sürece iktidarlarý meþrudur’ diyebilmesi çok zor.’ (STAR, 18 Temmuz 2013)
Erdoðan, demokrasiyi tartýþýrýz, gerekirse biz de onun dýþýna çýkarýz demiyor! Aksine ‘Demokrasi eðer Müslümanlarý öne çýkaracaksa, onlarý indirmek için yapýlacak hamleler meþrudur’ noktasýna gelen söylemle ilgili dünyayý ve bölgeyi uyarýyor. Bu kapý açýldýðý takdirde neler olabileceðini hatýrlatýyor.
Çünkü Mýsýr konusundaki tepkisizlik sadece mevcut dengeleri korumak adýna gösterilen bir duruþun çok ötesinde anlamlar taþýyor. Bu duyarsýzlýk, kesinlikle yeni tartýþmalarýn ve operasyonlarýn kapýsýný açmak üzere sergileniyor. Devamýnda, özellikle Ýslam ve demokrasi zemininde, bugüne kadar hiç rastlamadýðýmýz, hatta duymadýðýmýz tezler gündeme gelecek.
Bu tezlere giden yolun deneme sürüþlerinden birisi ülkemiz sýnýrlarýnda Gezi adý altýnda gerçekleþtirildi. Demokratik mücadeleyi kendileri açýsýndan bir kýsýr döngü olarak görenler, baþka bir ifadeyle demokratik yollarla iktidarý deðiþtirmelerinin mümkün olmadýðýný düþünenler, mücadeleyi sokaða çektiler. Meslektaþýmýzýn demokrasi kahramanlarý ilan ettiði ve þimdi de ‘Hadi Mýsýr’daki darbeyi kýnayalým’ diye çaðrýda bulunduðu kesimlerin, deyim yerindeyse ‘diþine kan deðdi’. Boþuna çýrpýnýyor. Hoþ, zaten yaðmacýlarla Adeviyye meydanýndaki direniþçiler arasýndaki farký anlamasýný da beklemiyoruz. Çünkü o farký anlayacak her þeyini kaybetmiþ durumda.
11 Eylül sonrasýnda uluslararasý sistem, kendisini savunmak adýna dünyanýn dört bir yanýnda akla gelebilecek her türlü vahþeti sergiledi. Yeni dönemin ufkunda ise çok daha farklý operasyonlarýn ipuçlarý görünüyor. Önce Suriye’de, ardýndan Mýsýr’da sergilenen duyarsýzlýk, Filistin’de onursuz bir barýþýn dayatýlmasý ve hepsinden önemlisi deneme kabilinden olsa da Türkiye’de baþlatýlan süreç.
Baþbakan Tayyip Erdoðan, býrakýrýz demokrasiyi demiyor. Oyunun kurallarýný neden bozduðunu soruyor muhataplarýna.
Haksýz mý?