Kahrolsun ‘gelişmemiş’ demokrasiler!

Mısır’daki darbeyi ve darbe karşıtlarının maruz kaldığı katliamı kınamak için düzenlenen toplantılarda rastladığımız “demokrasi karşıtı” sloganlar veya pankartlar ne anlama geliyor? Bunlar marjinal bir gruba ait münferit tepkiler; protestoların tümüne rengini veren, çoğunluğun benimsediği bir yaklaşım değil. Ama şu da var ki sadece cami avlularındaki toplantılarda değil, son zamanlarda birçok ortamda sıkça şahitlik ettiğimiz bir tepkisellik var Mısır’daki demokrasinin maruz kaldığı müdahaleye karşı... Kahire sokaklarında yaşananları gören insanlar “olmaz olsun böyle demokrasi!” diye tepki gösteriyorlar.

Hâlbuki Mısır’da yaşanan hadise demokrasinin ortadan kaldırılması girişimi... Ama tepki yine demokrasiye gösteriliyor. Darbeyi lanetlemek üzere düzenlenen eylemlerde “kahrolsun demokrasi” diye sloganlar atılmasına itiraz etmek oradaki kimsenin aklına gelmiyor. Bunda çelişki yok mu?

Aslında yok. Çünkü buradaki tepki bizatihi demokrasiye değil, uzun yıllardır baskı rejimleri altında bunalan Müslüman toplumlara “sakın demokrasi dışında bir çözüm aramayın” diyenlere gösteriliyor. Çünkü çare demokrasi diyenlerin demokrasi katledildiği zaman da seslerini çıkarmaları, demokrasiye sahip çıkmaları gerektiği düşünülüyor.

Belki de asıl problem bu yaklaşımın mantığında: Batı dünyasının Ortadoğu coğrafyasında demokrasi istediğini düşünmek saflık... İstemesine istiyorlar gerçi de kendileriyle iyi geçinen ülkelerde değil, karşı kampta yer alan ülkelerde demokrasi istiyorlar. Mesela Suudi Arabistan’da demokrasi isteyen bir batılı hükümet gördünüz mü bugüne kadar? Ama sözgelimi İran’da demokrasi istediklerini her fırsatta söylüyorlar.

Öyleyse Mısır’da demokrasiye karşı bir darbe gerçekleşti diye batılıların “bizim uygarlığımızın temel değerlerinden biri tehdit altında” diyerek demokrasiyi savunmalarını beklemek kadar, “demokrasi lafını ağzından düşürmeyen batılılar darbeye ses çıkarmıyor; öyleyse kahrolsun böyle demokrasi!” demek de mantıklı değil.

Anlamamız gereken gerçek şu: İslam dünyasının demokratikleşmesi batılılara değil, Müslümanların kendilerine lazım...

Peki, ama Mısır’da veya benzeri ülkelerde demokrasiyi nasıl savunabiliriz? Problem Mısır’daki -ve benzeri ülkelerdeki- demokrasinin kendisini koruyacak mekanizmalar üretememiş olması. Elinde silahı olan güç, halkın sandıkta verdiği kararı hiçe sayabiliyor; bir sabah kalkıp yönetime el koyabiliyor.

Böyle bir olay “gelişmiş” demokrasilerde kimsenin aklına bile gelmez. Bu “gelişmiş demokrasi” sözü belki bizim açımızdan biraz aşağılayıcı ama bir gerçeğin ifadesi. Gelişmiş demokrasiler diye andığımız ülkelerde askerin yönetime müdahale etmesi kimsenin aklına gelmiyor, ama Mısır gibi ülkelerde bu durum her zaman ihtimal dâhilinde görülüyor. Demek ki Mısır’daki demokrasi yeterince “gelişmiş” değil; çare demokrasinin “gelişmiş” hale getirilmesinde.

Pek uzak olmayan bir geçmişte Türkiye de askeri müdahale tehdidi altında yaşayan bir ülkeydi. Üç sahada atılan adımlar askeri darbe tehdidini Türk demokrasisi açısından ihtimal olmaktan çıkardı:

İlki, toplumun bütün kesimlerinde askeri darbelere karşı bir reaksiyon oluştu ve askeri müdahalenin sorunlara çözüm getirmeyeceğine, bilakis yeni sorunlar üreteceğine dair bir konsensus oluştu. Ama bu toplumsal mutabakatı meydana getiren demokratik kültür ancak yarım asırlık bir darbeler tarihinin sonunda şekillenebildi.

İkincisi, milletin iradesini temsil eden siyasi kurumlar bu yöndeki kıpırdanmalara karşı sert durdular, halkın ciddi anlamda desteğini arkasına almış olmanın da rahatlığıyla -mesela 27 Nisan’da- üniformalı muhataplarına bu tür yöntemlerin artık geçerli olmadığını ifade edebildiler.

Üçüncüsü, diğer ikisiyle de bağlantılı olarak darbe girişimlerinin artık yargı konusu olabilmesiydi.

Batıdaki “gelişmiş demokrasilerin” hepsinin uzun tarihinde demokratik kültürün inşası ve demokratik düzenin tahkimi yolunda bizimkine benzeyen veya benzemeyen bir takım deneyimlerin yer aldığını unutmayalım.

Kabul etmek lazım ki Mısır gibi ülkelerin demokrasi tarihi yeni yeni başlıyor. Türkiye’nin yarım asırda geldiği mesafeyi Mısır’ın bir yıl içinde kat etmesini beklemek gerçekçi değil. Maalesef.