Kahve fincanı bir zaman makinesİ gibi

Festivallerin bol ödüllü filmi Şimdiki Zaman, nihayet vizyonda. Belmin Söylemez “Kendime özgü, seyredince mutlu olabileceğim bir film yapmak istiyordum. Ve şimdi mutluyum” diyor.

Belmin Söylemez sinemamızın yıllardır derinden akan yeteneklerinden biri. Kısa film ve belgesellerinde ne yaptığını bilen, bir dil yaratabilen sinemacının varlığını seziliyordu.İlk uzun metrajlı filmi Şimdiki Zaman’da da olgun bir yönetmen olarak karşımıza çıktı.Birçok ödül kazanan film dünyanın önde gelen festivallerini de dolaştı. Söylemez ile filmini ve tarzını konuştuk.

-Mina’nın işsiz, evsiz, güvencesiz hali, ayakları üzerinde durmak isteyen kentli genç kadınların ortak derdi. Seni bu kahramanı yaratmaya yönelten bileşenler nedir? Gözlemden öte deneyimler mi?

Evet, Mina’nın yaşadığı ruh hali bana hiç yabancı değil. Uzun dönemli işsizlik, geleceğe dair umutsuzluk, sırt çantası ile biraz da göçebe gibi yaşanan dönemler... Bağımsız olma çabası veren kadınların çoğu benzer şeyler yaşıyor. Bizim kuşağımız da bu psikolojiyi yaşadı. Ben de yakın çevrem de kurtuluşu ‘kaçmak’ta aramak istedik. Kendime bir yön aradığım yaşlarda reklam, çeviri, prodüksiyon alanlarında geçici işler bulup çalışıyordum ama ertesi gün nerede olacağım meçhuldü. Bir reklam şirketinde metin yazarlığı yapıyordum, işe başlayalı sadece bir kaç ay olmuştu. Ekonomik kriz baş gösterdi. Önce kahve almamaya başladılar, sonra işten çıkarmalar başladı. Ve bir sabah işe geldiğimde masamda korktuğum şeyi ilan eden beyaz bir zarf ile karşılaştım.Hem kendi yaşadıklarım, hem yakınlarımın benimle paylaştığı hikayeler, bu haleti ruhiyeyi yazma arzusu verdi. Hayata tutunamadığını düşünen ama akıntıya karşı kendince, bir şekilde kürek çekmeye çalışan kadınların haleti ruhiyesi.

RÜYALAR KENDİMİ ANLATMA ARACIM

-Filmin adı, Mina ve onun gibilerin gelecek kaygısının bugünkü tutunma çabalarını şekillendirmesini, kahve falının esasında gelecek okuma anlamına gelmesi ama zaten olan bir şeyin, bir yabancı tarafından bilinmesinin yarattığı ‘tasdik edilme’ duygusuna dönüşmesini düşündürdü bana. 

Şimdiki Zaman hep takılıp kaldığımız bir zaman dilimi. Geçmişle hesaplaşıp geleceği hayal ederken aslında içinde bulunduğumuz zamana hapsoluyoruz. Öte yandan filmin adı olan Mina’yı tanıdığımız zaman dilimini de vurguluyor. Mina’nın bugününü görüyoruz. Geçmişte ne yaşamış ve gelecekte ne yapmak istediğini şimdiki zamana bakarak anlamaya çalışıyoruz. Dediğin gibi, kahve falının anlamıyla da doğrudan bağlantılı. Filmde hep şimdiki zamanı yaşıyoruz, sadece fallarda geçmişe ya da geleceğe gidiyoruz. Fincan bir zaman makinesi, telvedeki şekiller bizi kısa süre de olsa bugünden koparıyor. Şimdiki Zaman ismini koymamın bir başka nedeni de Mina’nın dil öğrenme çabası. İngilizcesini geliştirmeye çalışıyor, present tense yani şimdiki zaman da İngilizce öğrenmenin en klasik kalıplarından biri.

-Uyku Hali’nden bugüne kısa film ve belgesellerinizin hepsinde Şimdiki Zaman’daki gibi bilinç, hayal ve zaman yansımaları çok belirgin bana kalırsa. Film ve rüya ilişkisini vurgulayan Uyku Hali’nde de, Dalgalar’da da, erkeklerin bıyık bırakma nedenlerini irdeleyen Bıyık, İstanbul trafiğindeki taksileri araştıran 34’te de kendilerini bizim gördüğümüzden ve gerçeklikte öyle olduklarını düşündüğümüzden farklı bir şekilde, ve yerde hayal eden kişiler görüyorum...

Bu güzel ve farklı yorum için teşekkür ederim. Rüya, hayaller ve imgelem benim için kendimi, bazen de başkalarını anlatmanın en çekici araçları oldu.Uyku Hali’nde biliçaltında varoluş üzerine kurulu, doğrudan anlatamayacağım düşüncelerimi göstermeye çalışmıştım. Şimdiki Zaman’da kurduğumuz atmosferde de Mina’nın iç dünyasını yansıtmaya çalıştık. Şehrin kaybolmaya mahkum kesitleri, evinde gördüğümüz detaylar ve tabii tel ve izleri hep Mina’nın farklı bilinç halini vurguluyor.

Rüyalar  bana yol gösterir

-Bireyselle toplumsalın, sinemasalla gerçekçinin birleştiği yerleri özel olarak arıyor musunuz?    Senaryolarınızda apayrı bir titizlik gözlemleniyor çünkü. Filmlerinizde konu seçimi ve yazım aşaması nasıl gelişiyor?

Evet, bireyselle toplumsalın gündüz ve gece gibi birbirlerini tamamladıkları, iç içe geçtikçe derinleştikleri hikaye anlatımını yakın buluyorum. Bize çok tanıdık olan, ama üzerinde fazla durmadığımız konular aracılığı ile toplumdaki psikolojiyi anlatmak ilgimi çekiyor. Gözlem yapmayı, özellikle ayrıntıları not etmeyi seviyorum. Ayrıntıların ayrı bir dili var. Yazım aşamasında fotoğraf çekmek çok ilham verir. Müzik de öyle, müzik dinlerken sahneler canlanır. Rüyalar da yol gösterir: Örneğin bir rüyamda TV izliyorum, TV’deki haber spikeri televizyonun içinden benimle konuşuyor ve ‘Sahnelerarası biraz es ver. Nefes alsın’ diyordu. Şimdiki Zaman’ı Haşmet Topaloğlu ile beraber yazdık, filmin tüm mekanlarını gezerek, fotograf çekerek yazdık, kafelerde, vapurlarda, tren istasyonlarında...