Kalabalýklar neye inanýr?

1998 yýlý.

 

Vay canýna, þimdi hesapladým da, tam da 20 sene olmuþ.

 

98 yýlýnýn 20 yýl geride kaldýðýna kim inanýr ki? Neyse, ne diyordum?

 

Hah, 1998 yýlý.

 

Gençliðimin ilk günleri. Yaþým 14.

 

Çok sýký futbol takipçisi olduðum günler .Galatasaraylýydým ama öyle böyle deðil.

 

O zamanlar Türk Telekom’un mobil hattýnýn adý ARÝA’ydý, hatýrlayanlar vardýr mutlaka. Sonralarý AVEA’ya dönüþecek olan ARÝA, o dönem bütün büyük futbol takýmlarýnýn sponsoruydu.

 

Biliþim 98 diye o zamanýn en büyük biliþim fuarýnda ARÝA dev bir stand yaptýrmýþ, adeta fuarýn yýldýzý olmuþtu.

 

Standda dört büyüklerin formalarýný hediye ediyorlardý diye hatýrlýyorum, yahut futbol topu, tam emin deðilim taraftarý oraya çekecek herhangi bir þeyler iþte.

 

Yetmemiþ, o standa büyük takýmlarýn futbolcularýný da getirmiþlerdi.

 

Ama görmeniz lazým, adeta curcuna. Dört büyük takýmýn taraftarlarý bütün fuar alanýný doldurmuþtu.

 

O kalabalýkta fuara yaklaþmaya çalýþýrken gözüm üst katýna takýldý ARÝA standýnýn. Üst katý VÝP misafirlere ayrýlmýþtý. O da ne? Bir de baktým dört büyük takýmýn baþkaný kahkahalar atýyor, kadehler tokuþturuyor. Sarýlýyorlar ki görmeniz lazým nasýl bir candan sarýlma.

 

Dank etti kafama. TV ekranlarýnda birbirine ateþ püskürenler, bizi o tribünlere dolduranlar, birbirimizi ölümüne yuhalatanlar, kavga ettiren, kapýþtýranlar meðer nasýl da sýký dostlarmýþ.

 

Daha sonra da bir gün Fenerbahçe Baþkaný ile Galatasaray Baþkanýnýn ticari hayatta aslýnda çok yakýn iki iþ ortaðý olduðunu öðrenecektim.

 

14 yaþýmda þunu öðretti o fuarda, o standda gördüklerim.

 

Biz, kalabalýklar…

 

Neye inanmamýz isteniyorsa ona inandýracak mesajlar belirleniyor, o mesajlar bir yerlerde tasarlanýyor, o tasarýmlar iletiþim mecralarý ile bize yediriliyordu.

 

Biz de o mesajlarý alýp, aldýðýmýz mesajla istenilen fikir düzeyine varýyor ve “Ben þöyle düþünüyorum” diye baþlayan cümleler kuruyorduk.

 

Oysa düþünen biz deðildik. Þöyle filan da düþünmüyorduk. Yaptýðýmýz sadece kargoculuktu, bize sunulan fikrin, ideolojinin, algýnýn lojistiðini üstleniyorduk.

 

Düþünürken düþünmeli insan. En çok da düþünürken düþünmeli.

 

Gerçekten kendi fikirlerimizi mi taþýyoruz zihnimizde, yoksa zihnimiz kendisine yüklenmiþ kargolarýn mý taþýyýcýsý?