Ölüm haberi, Zümrüd-ü Anka'nýn kanatlarýndan kopan bir tüy gibi yeryüzüne inince... Gökler, kýrýlmýþ bir aynanýn parçalarý gibi, sevenlerin baþlarýna yaðýyor. Baþa, gönle, ruha deðen o parçalar hem keskindir býçaktan, hem kýzgýndýr alevden... Ama en çok aklý yanýyor, en çok bedeni bükülüyor insanýn, taziyelerde. Ölüm haberi geldiðinde, ruhun dýþýnda hiçbir þey ayakta duramayýp sendeliyor, yere seriliyor, çöküyor. Ruh bir anne gibi, kendinden kopan aklý, kalbi ve bedeni toparlamaya, teselli etmeye çalýþýyor. Çünkü bunlarýn arasýnda ötelere geçiverecek sadece ruhtur. Diðerleriyse buraya ait, yurtlarý dünyadýr, onlarýn zayýflýðýný mazur görmek lazýmdýr... Demem o ki; aðlayanlarý ayýplamayýn. Kalpteki rikkat denizi, gözyaþýndan olmadýr... Rikkat, merhamete dair kalp uyanýklýðý. Ölüme dair dikkat davetini Akif Emre'den, ölüme dair rikkat davetiniyse Fatma Barbarosoðlu'ndan okudum ben.
Yeryüzünde güzel kimseler tanýdým. Güzel arkadaþlarým oldu. Kimini aðaçlara benzettim, gölgesinde huzuru bulduðum, kimini akarsulara benzettim kýyýsýnda kalbimi yýkadýðým, pek çoðu dað gibidir sýrtýný yaslayabilirsin, bazýlarý ýþýktýr yýldýz gibi onlara bakýp rotaný çizersin, bazýlarý nehir gibi coþkun, bazýlarý engin deniz, bazýlarýnda Cebrail'in kanatlarý... Öyle zannediyorum ki cennet, arkadaþlarla güzeldir.
Ölüm haberi, Zümrüd-ü Anka'nýn kanatlarýndan kopan bir tüy gibi yeryüzüne inince... Hasat öncesi rüzgarda saða sola yatan baþak tarlasýna döneriz biz arkadaþlar... Ersin Çelik biliyor bunu, Ýbrahim Tenekeci, Yusuf Armaðan, Ýsmail Kýlýçarslan, Tarýk Tufan, Seval Akbýyýk, Tuba Aksay, Demet Tezcan, Gülden Sönmez biliyor... Baþýmýza geliyor bu hep. Arkadaþlarýmýz gidiyor. Ve göklerden düþen her acýklý tüyle birlikte, biz hemen birbirimize koþuyoruz. Ersin veya Yusuf ''abla...'' deyip yutkunduklarý zaman telefonda, benim göðsümdeki yýldýzlar baþlýyor kaymaya. Hastane önüne birikiyoruz, camilere toplaþýyoruz, tekbirler getiriyoruz. Macide Göç ve Süreyya Yüksel'den sonra böyle oldum. Son sela ile birlikte gözlerime perde iniyor ardýndan, siyah bir tül geriyorlar gözlerime. Sonra Ýbrahim yetiþiyor, bileðimden tutuyor, selalarýn, yükselerek omuzlar üzerinde yüzen tabutlarýn, açýlan kabirlerdeki taze toprak kokusunun, gül bahçelerinin, þehitliklerin, Bakara surelerinin arasýndan, bir yerlere çekip götürüyor, oradan oraya sürüklüyor beni. Taziyeyi seller gibi verir, seller gibi alýrýz biz. Allaha þükür kardeþlerimiz var. Arkadaþlýk var. Þelaleler gibi iner hatimlerimiz.
Ömer Lekesiz'i aradýðýmda dokuz on yaþlarýnda bir çocuða dönmüþtü, aðlýyordu. Annesi ölen herkes çocuk yaþtadýr. Her kaybedilen arkadaþ annesiyle birlikte, kendi annenize de aðlarsýnýz. Cemal Þakar'ý arýyorum, gurbetteyim, aralarýna karýþmama imkan yok, Cemal saðolsun ýþýk gibi yetiþmiþ, Kýrýkkale'den New York'a mesaj atýyor; ''merak etme hepimiz buradayýz''... Bizde böyle oluyor, Kýtmir'den sonra biz bekliyoruz yitik bütün höyükleri...
Ersin Çelik'in küçük çiçeði. Meðer uçmuþ Ecrin, uçmuþ çarpým tablosu, uçmuþ Elif-Ba, sübhaneke, keloðlan, pastel boyalar uçmuþ gitmiþ cennete... Sekiz cennetten hangisine koyuyorlar acaba küçükleri. Onlar için, küçük boylu melekler mi yapmýþ Allah, cennette salýncak var mýdýr...
Emeti Saruhan'ýn ''kaybettik'' derkenki sesi, yýlký atlarýnýn yeleleri gibi titriyor. Gecenin içinden Ýbrahim Tenekeci'yi arýyorum; ''Ýbraam noldunuz be ya... Hani kesik çayýr biçilmezdi...'' Ýbrahim Ersin'in kolu kanadý gibi. ''Emanetti, Allah verdi Allah aldý Ablacým ne diyelim'' diyor Ersin, o anda Toros daðlarý gibi bir heybet, sýra sýra çoðalýyor Ersin'in babalýðý, sýra daðlar misali...
Ben Ecrin'in doðduðu günü biliyorum. Yanaklarýndaki elmalarý, örgülü saçlarýndaki kurdeleyi, pembe küçük örgüden yeleðini, ezberlediði dualarý, her seferinde içimden geçen Zehra ismini. Ersin'in duru su gibi olan kardeþliðini biliyorum. Galiba onu da týpký kýzý gibi, doðduðu günden beri tanýyorum, hatta belki benim oðlumdur. Ersin'in yaþýtý bütün Ýmam Hatipliler, biraz çocuðum sayýlmaz mý? 28 Þubat tanklarý üzerimizden geçerken annelerle oðullar, babalarla kýzlar, ayný zamanda kardeþ, arkadaþ, yoldaþ olmadý mý...
Ýnsanlara eþitlik getiriyor her taziye, bu yüzden bedeli aðýrdýr hukukun...
Irvin Cemil SchickBeyfendi'nin Hz. Ali ve Devesi Levhalarý tezini okudum. Orada Hz.Ali kendi tabutunu taþýyan deveyi yediyor. Yanýnda da iki küçük latif figür, Hasan Hüseyin'ler. Çok aðladým. Sahhaflar Þeyhi Hacý Muzaffer Ozak'ýn Cerrahi asitanesinde meþk ettiði ''Ali almýþ sancaðý eline'' ilahisiyle geçiyor yas günlerim. Ehli Beyt sevgisi, kalbe dikkat ve rikkat bahþediyor...