Münir Özkuldeyince aklýmýza sadece Hababam Sýnýfý, Mahmut Hoca, Yaþar Usta mý gelecek; Daha ötesi yok mu, olmayacak mý, olmamalý mý?
Dün ebediyete uðurladýðýmýz 93 yaþýndaki sanatçý uzun süredir yataða baðlý olarak hayatýný sürdürüyordu. Ne var ki sosyal medyanýn pervasýz canavarlarý, ölmeden önce de ‘öldürmüþlerdi’ onu.
Bugün ya da yarýn, er ya da geç… Bu dünya, elbette bir deðirmendir. Gelen gidiyor, istisnasý yok. Kimi giderken hoþ bir sada býrakýyor gökkubbede, kimi de, doðduðu köyden dahi ayrýlamadan, sessizce kayýp giden bir yýldýz gibi…
Münir Özkulartýk aramýzda yok, fakat týpký Kemal Sunal ve diðer pek çok sanatçý gibi, replikleri, tiplemeleri, kýsacasý sanatýyla var olmaya devam edecek. Sanatýn böyle bir gücü de var; sanatçýsýný yaþatan…
Tatlý-sert, müþfik, yeri geldiðinde fedakar, evlatlarýný bir arada tutabilmek, kalabalýk ailesini namusuyla geçindirebilmek için çýrpýnýp duran, yoksul ama onurlu bir baba olarak kendini tekrarlayýp duracak pedikülde. Ýþte tam da bu yüzden, ‘Türkiye’nin prototip baba örneði’ olarak onu nesiller boyu sevmedik mi?
Sevdik lakin… Kamera arkasýndaki gerçek Münir Özkul’u, hayraný olduðumuz sanatçýyý kaçýmýz tanýyoruz; Bir zamanlar buhran yaþayan, bulunduðu çevre itibarýyla kendini ‘inkar’a zorlayan, fakat sonradan yine Yaradan’a sýðýnan Münir’i?
Geçen gün Murat Bardakçý’nýn kaleme aldýðý Safiye Ayla biyografisine bakarken yazarýn haklý bir sitemine denk geldim. ‘Bizde magazin basýný bilgiden çok fotoðrafa önem verir. Gazetelerde sanatçýlarla ilgili sayýsýz haber vardýr fakat pek azýnda bilgi kýrýntýsýna rastlarsýnýz’ diyordu.
Haklý… Münir Özkul’un yaþamý içinde ayný þey söz konusu. Mahmut Hoca’nýn, Yaþar Usta’nýn dýþýnda, gerçek Münir Özkul’u hiç merak ettik mi?
Özkul’un en özel röportajý 30 yýl öncesinin Zafer Dergisi’nde yer almýþ. Ýnternete düþünce haberimiz oldu. 1986 yýlýnýn Haziran ayýnda Vehbi Vakkasoðlu’na verdiði röportajda kendi deyimiyle inkar ve karanlýktan nasýl çýktýðýný ve Allah inancýna nasýl eriþtiðini anlatýyor usta sanatçý. Bulup okumanýzý salýk veririm. Münir Özkul’un iç dünyasýna ve yaþadýðý evrelere iliþkin kýsa ama bilgilendirici bir röportaj.
(Ayný röportaj Vehbi Vakkasoðlu’nun 2004 yýlýnda Yeniden Doðanlar isimli kitabýnda da yer alýyor.)
Söz konusu röportajdan kýsa bir alýntý yapýyorum: Ýnkara düþmeden önce Küçük Sahne’nin tuvaletlerinde yüzüme gözüme, elbiseme üç kere sular sýçratarak sözümona abdest aldýrdým. Bilhassa zor oyunlarda, sýkýþtýðým sýrada nefesim kesilip tâkatým kalmadýðý zamanlarda, içimden, ta derinlerden “Allllahhh!” diye bir ses gelir de ben oyunu alýp götürürdüm…
Münir Özkul gibi Cumhuriyetle yaþýt abide sanatçýlar bir bir hayatýmýzdan göçüp gidiyor ve bizler ne yazýk ki onlar hakkýnda yeterli bilgiye sahip deðiliz. Ne bir belgeselleri var ne de anýlarýný anlattýklarý kitaplarý… Hep ekrandaki, beyazperdedeki halleriyle biliyoruz onlarý. Oysa Münir’den içeri bir Münirler var.
Ýþte tam da bu noktada –ne yazki- bizde biyografi ya da hatýrat yazarlýðýnýn ne kadar az olduðunu fark ediyoruz.
Münir Özkul gibi sinemanýn, tiyatronun, yani sanatýn göbeðinde yer almýþ bir ismin yaþamý, þahitlikleri, tanýþýklýklarý kim bilir bize ne hazineler bahþedecekti.
Þimdi bakýyorum da, cenaze namazýna katýlan kocaman siyah gözlüklü rol arkadaþlarý onun için kliþe sözler söylüyorlar ‘Büyük sanatçýydý, yeri doldurulamaz’ vs. Acaba kaçý hatýralarýný yazmasý için saðlýðýnda Münir Özkul’u dürttü.
Bence burada gazetecilere, yayýnevlerine ve Kültür Bakanlýðý’na da iþ düþüyor. Bakýn, büyük deðerlerimiz, Cumhuriyet kuþaðý yaþayan insan hazinelerimiz, çýnarlarýmýz bir bir aramýzdan ayrýlýyor. Yayýnevleri kendilerine yakýn bulduklarý sanatçýlarýn, bilim adamlarýnýn, baþarýlý insanlarýn biyografilerini yazmalarý için profesyonel yazarlarla anlaþabilirler. Kültür Bakanlýðý da ayný þekilde…
Medya dünyasýndan meslektaþlarýmýz da sanat dünyasýndan kendilerine yakýn bulduklarý, samimiyet kurduklarý dostlarýnýn biyografilerini yazma konusunda keþke sorumluluk hissetseler. Ve keþke magazin basýný sadece ‘köpük’ten ibaret kalmasa…