Kamera şakası mısınız?

Murat Belge Bey, “Üç tane harfle özgürlük geliyor” diyerek meseleyi hafife almış, dayanamamış Ertuğrul Özkök’ün “hakşinas” tavrına övgüler düzmüştü ama, “üç tane harf” deyip geçmemek lazım...

Sağcı ve faşist addedilen Alparslan Türkeş, “telakki” bakımından solcu ve demokrat Belge’den fersah fersah ilerideymiş...

Mahut “üç tane harfi” kullanarak “KON” diye Kürtçe bir dergi neşretmiş.

Haberi okuyalım (Star’dan): “Ocak 1979’da bizzat Alparslan Türkeş’in talimatıyla Doğu ve Güneydoğu’da ‘KON’ adıyla aylık gazete çıkarıldı. Gazetenin, poşulu ve tüfekli bir adamın yer aldığı kapak resmi ve ‘Doğu’ya uzanan emperyalist elleri kıracağız’ başlığı nedeniyle bölgedeki solcu gruplar arasında sol tandanslı dergi zannedilerek büyük rağbet gördüğü, ancak gazetenin ikinci sayısının çıkmasına sıkıyönetim komutanlığının izin vermediği ortaya çıktı. Kürtçe yazıların yer aldığı dergide Q X,W gibi harfler de kullanıldı ve Kürtçe başlık da atıldı.”

Konuyu hafife alan sadece Murat Belge mi?

Kemal Kılıçdaroğlu da “üç tane harfle” özgürlük gelmeyeceğine inananlardan.

Kemal Bey, daha çok, “Ne var ki bunda?” psikolojisinde... “Üç tane harfin kullanılmasına izin verilmiş de ne olmuş?” demeye getiriyordu bir konuşmasında...

Bu harfler zaten kullanımdaymış...

Mesela, umumi tuvaletlerin kapısında bol bol “W” harfi bulunuyormuş...

Daha da ilginç olan husus şu:

Sağcı ve faşist addedilen Türkeş’in talimatıyla neşredilen KON dergisinin ilk sayısında, bugünün tekamül etmiş solcu ve demokratlarının kolay kolay tartışamadıkları, tartışsalar bile üzerini örtme cihetine gittikleri Dersim konusu ele alınmış.

Nasıl yani?

Haberi okumaya devam edelim: “KON dergisi giriş yazısında, yüzlerce yıldır hür yaşayan milletin, komünizm ve bölücülük tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğu, milletin uçuruma sürüklenmek istediği iddia edilirken, ‘Doğulu kardeş!’ hitabı dikkat çekiyor. ‘Alevisiyle Sünnisiyle Türkmeniyle Kürdüyle bütün canlar bir olsun’ şiarı altında yayınlanan Kon’da Tunceli ili Dersim olarak geçerken, Dersim İsyanı’nın bastırılmasında kardeş kanı akıtılması ve Dersimlilerin açlık ve sefalete itilmesinden CHP suçlanıyor.”

Hayır, ilginç olan husus, CHP’nin suçlanması değil...

Dersim’in CHP’nin günahları arasında bulunduğunu, artık Kemal Kılıçdaroğlu ve Hüseyin Aygün gibiler de gizleyemiyor...

Hüseyin Aygün, gerçi, Dersim’de katliam emri verenleri değil, katliamdan dolayı özür dileyenleri “faşist diktatör” olarak niteliyor ama Dersim hadisesinin bir “CHP yapımı” olduğunu, daha önce kaleme aldığı üç kitabında itiraf etmişti.

İlginç olan husus şu:

MHP’liler bile Dersim’e, “Dersim” diyebiliyorlarmış...

Bunu dedikleri için ne ülke bölünüyormuş, ne “cumhuriyetin kazanımları” elden gidiyormuş, ne de mezhep savaşı çıkıyormuş.

MHP’lilerin 40 yıl önce bulundukları “olgunluk çizgisine”, solcu ve ilerici demokratlarımız ancak bugün gelebiliyor.

Dünkü Hürriyet gazetesinin manşetinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir beyanatı vardı.

Şöyle buyuruyordu: “Bence de Dersim...”

Sence de Dersim’se, neden Dersim katliamını, “devrimin tarihsel meşruiyeti çerçevesinde olağan karşılanmalıdır”diyerek meşrulaştırma cihetine gidiyorsun?

Neden Dersim konusunda bir araştırma önergesi vermiyorsun?

Neden “Dersim” diye ağzını açan milletvekillerini “şimdi zamanı değil” diye susturuyorsun?

Şimdi değilse, ne zaman?

Halaoğlu Hüseyin Aygün, “Tunceli” isminin “Dersim”olarak değiştirilmesi için bir yasa teklifi hazırladığını söylemişti.

Ne oldu?

Niçin sahip çıkmıyorsunuz kendi teklifinize?

Bir de “Dersimli” olmakla, Peygamber soyundan gelmekle övünüyorsunuz.

Kamera şakası mısınız?