Ekrem İmamoğlu bıraktı İstanbul’un sorunlarını, seçim öncesi vaatlerini falan, küresel güçlerin Türkiye üzerindeki planlarını hayata geçirmek için sıvadı kolları. Ne o planlar? 2013 Gezi kalkışmasının ana aksına oturan konuların tamamı...
• 3. Köprü inşaatının durdurulması…
• 3. Havaalanı inşaatının durdurulması...
• Kanal İstanbul projesinden vazgeçilmesi...
O günlerde hatırlayın, kendi mahkemelerinden aldıkları kararlarla ne yazdılar?“3. Köprü artık sadece iki beton kuleden ibaret” demediler mi? Havaalanı için yapmadıklarını bırakmadılar. Hâlâ bile yeniden Yeşilköy’e dönebilmenin yollarını arıyorlar. Bu iki hayati projeyi engellemeyi başaramadılar. Fakat fırsatı yakalamışken ‘Kanal İstanbul’ için gereken müdahaleyi yapabileceklerini sanıyorlar. Bu da aslında öncelikli olarak hizmet bekleyen İstanbul’a, ‘temel atmama törenleri’ yapıldığı bir tarihte belediye başkanının arka arkaya gerçekleştirdiği Almanya ve İngiltere ziyaretlerinin ne anlama geldiğini de açıklıyor. 2013’te Gezi kalkışmasına Kanal İstanbul şartını sokan İngiltere, Ekrem İmamoğlu üzerinden operasyonlarına devam ediyor. Diyorlar ki; “Biz bunları Kurtuluş Savaşı sırasında köşeye sıkıştırmıştık. Kımıldayacak halleri yoktu. Önlerine hangi metni getirirsek imzalamak zorunda kalmışlardı. Egemenlik hakkı veriyormuş gibi yapıp boğazların kontrolünü sağlayabiliyorduk. Şimdi ise Türkiye başını kaldırdı…” Arkadaş, 15 Temmuz’da işgal etmeye kalktığınız bu ülke Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı ile kim olduğunu gösterdi mi? Şimdi de Montreux’yle baskıladığınız boğazlar, Kanal İstanbul ile nefes alacak. Türkiye, bu sayede boğazlar üzerinde tamamen hakim konuma geçecek. Ve kim Türkiye’nin bu hakimiyetini, egemenliğini istemiyorsa işte o Kanal İstanbul’u durdurmaya çalışacak... Mesele bundan ibarettir.
FETÖ’nün operasyon üssü olarak kullandığı Taraf gazetesinin bugünkü işlevini; T24, Diken ve Oda TV yürütüyor. Buralarda çıkan her haberi bu gözle okuyun. İyi bir şey yazıyormuş gibi görünseler bile arka planında ne hesapladıklarını bilemezsiniz. Yine bu operasyon sitelerinden birinde şu haber vardı dün. “Erdoğan sonrası AKP”... Hikaye şuymuş. Bir Amerikalı şirket, Türkiye’de anket firması bulmuş ona bir araştırma yaptırtmış. Bu araştırmada da “AK Parti’nin başında Erdoğan dışında kimi görmek istiyorsunuz?” diye sorulmuş. Site bu sonuçlardan yola çıkarak “veliaht/toto” oynamış. Oysa ortaya çıkan sonuç bambaşka. Arz edelim. AK Parti’ye oy verenlerin yüzde 73’ü başka hiç kimseyi o koltuğa yakıştırmıyor. Geriye kalanlardan yüzde 21’lik bir dilimin ise önüne konulan menüden yaptığı bir tercih var. Bu yüzde 21’lik dilimin içinde, isimleri tercih edenler ise yüzde 10 ile 18 bandında geziniyor. Şöyle açalım… 1.000 kişiden 730’u ‘Sadece Erdoğan’ diyor. Geri kalan 270’den 210’u isimleri görmek istiyor. Bu 210’dan 20’si de önüne konan seçenekten bir ismi tercih ediyor. Yani 1.000 kişiden 20’si. Anlaşılmayan bir şey var mı?
Pek çok kesime trafik önceliği hakkı getiren yasa genel kuruldan geçti. Milletvekilleri de bu yasayla, genelgeyle kullandıkları bu hakkı tescillemiş oldular. İmtiyazdan faydalanan diğer gruplara kimse itiraz etmezken(MİT Başkanı, YÖK Başkanı, TBMM Genel Sekreteri, bakan yardımcıları, Valiler vs.) milletvekillerinin bu hakkı kullanmasına istisnasız herkes karşı çıktı. CHP’ye oy veren de, MHP’ye oy veren de, AK Parti’ye oy veren de. Şimdi, anlatmaya çalışmak yerine düzeltmeye çalışmak gerek diye düşünüyorum. Bu arada, bugün kendileri de bu üstünlükten yararlanacak diye ağzını açmayan CHP’lilere hatırlatalım, bu yasayla Ekrem İmamoğlu da trafikte çakar kullanamayacak. Haberiniz olsun.