Mustafa KARAALİOĞLU
Mustafa KARAALİOĞLU
Tüm Yazıları

Kandil tesislerini kim işletiyor?

Şekli, görüntüsü ve yöntemi ne olursa olsun gerçek olan şu ki Türkiye terörle imtihanının en zor günlerini yaşıyor. Zaaf değil zorluk... Yani sahada olup bitenlerin hacmi herşeye rağmen Türkiye’nin alışık olmadığı boyutta değildir. Karakol baskınları, sızmalar ve kayıplar da kanlı tarihin ne yazık ki bir parçası. Terörün sinsi ve acımasız yol haritası hiçbir zaman sır değildi, bugün de değil...

Zorluk, PKK’nın bugün tarihinde hiç olmadığı kadar uluslararası güç oyununun bir parçası haline gelmiş olması. Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu şeyin, sadece terör ve sadece PKK aklı olmamasıdır.

Kandil...

PKK’nın Irak’taki merkezi her zaman büyük bir sıkıntı kaynağı oldu ama şimdi üstlendiği fonksiyon benzersizdir.

PKK’nın, Irak’ın, İsrail’in, ABD ile Rusya’nın bir parçasının ve elbette gitmekte olan Esad rejiminin ürün aldığı son derece verimli bir tesis. Başka yatırımcılar var mıdır, pekala mümkün. Ne zaman Kürt meselesi ve terörle mücadele bahsi açılacak olsa “Kandil kapatılmalı” diyoruz. Böyle verimli bir tesisi kapatmak, kapattırmak nasıl mümkün olabilir!

Bu kadar çok ülkenin ve grubun birden işine yarayan bir terör üssünü bir avuç çapulcunun merkezi olarak tanımlamak mümkün değildir. Sadece Hakkari’yi hedef alan ısrarlı saldırı planları değil, geriye doğru en az 3 yıldır PKK’nın attığı bütün siyasi ve terör adımlarında bu örgütün aklını aşan bir taktik ve strateji apaçık vardır.

Türkiye siyasetini, demokratikleşmesini önlemek, toplumu demoralize etmek, Kürtleri sürekli olarak gergin ve düşman pozisyonda bulundurmak ve özellikle de AK Parti’yi bölgeden uzak tutmak için bir strateji izleniyor.

PKK, devletle ve AK Parti’yle savaşıyor ve ikincisine karşı üstünlüğü daha çok önemsiyor.

Tablo bellidir... “Kandil tesisleri”nin devamından kimin çıkarı varsa bu savaşın aklını da onlar veriyor.

Terörle mücadele tarihinin en kritik ve zor günlerinin yaşanması PKK’nın sahada güçlenmesi değil, kullanım değerinin artmasındandır.

Yapmacık bir PKK baskını görüntüsü altında tek amacı Oslo görüşmelerinin sızdırılması olan sinsi bir istihbarat operasyonundan bugüne kadar yaşananların hiçbirisi bu kullanım değerinin istisnası değildir.

PKK ile müzakereye başlayan Türkiye’nin, görüşmelerin sızmasından itibaren kendisini birdenbire daha kanlı bir çatışmanın içinde bulması PKK kullanıcılarının başarısıdır. Sadece terör boyutunda değil, iç siyasette de sarsıcı bir gerilim atmosferi yaratılmıştır. Oslo ve devamında yaşanan hesaplaşmanın uzantıları, bugün son saldırının ardından analiz adı altında anlatılmaktadır ki, bu tesadüfü bir kenara not edelim.

 

Neden böyle? Neden Kandil ve PKK eskiye oranla bugün daha iştah uyandıran bir araç olarak kullanılmaktadır?

Ortadoğu’da oyun kurucu olmaya başlayan ve rejimlerin kaderi üzerinde giderek artan bir tesir kazanan Türkiye’ye karşı PKK dışında bir araçla karşı koyabilmek mümkün değildir. PKK eylemleri, Kürt sorununun halli için devleti sıkıştırmak değil apaçık ve düpedüz sınır ötesinde politika belirlemeye başlayan Türkiye’yi sınır içinde sıkıntıya sokmak amaçlıdır.

Türkiye’nin kendi güneydoğusundan başlayarak bütün Ortadoğu’da oyun kurucu haline gelmesine yönelik ölümcül bir itiraz sergileniyor.

Böylelikle, geleneksel olarak PKK’yı kullananlarla tam şu anda özellikle Ankara’nın Suriye politikasına karşıtlıkları nedeniyle konjonktürel olarak bu örgüte destek verenler buluşuyor. Hatta bazılarının PKK ile benzer sorunları olsa da...

Yani, Kandil’e sermaye koyanların sayısı bir yıl veya üç yıl öncesine kadar daha artmış durumdadır. PKK’nın diline ve eylem karakterine yansıyan özgüven de desteğin artmasında gizlidir.