Terör örgütlerinin temel paradoksu, mevcut yapýyý tamamen yýkmak, deðiþtirmek veya kendine özgü yeni bir yapý kurmak gibi köklü hedefler peþinde koþmasý ve ancak böyle büyük hedefler için gençleri motive edebilmesidir. Baðýmsýz bir devlet kurmak, rejimi deðiþtirmek, kendi yönetecekleri bir bölge oluþturabilmek için devleti zorlamak... Ucunda ölmek ve öldürmek olan bir eylemsellik ancak böyle büyük projeler üzerine bina edilebiliyor. Aþýrý sol-sað veya etnik milliyetçi örgütler bu tür ‘kýzýl elma’lar vaat ederek kitleselleþmeye çalýþýyorlar. Örgütler kitlesel destek buldukça daha afaki projeler peþinde koþabildikleri gibi, daha ulaþýlabilir hedeflere yönelmek için evrim de geçirebiliyorlar. Ama her halükarda örgütlerin bu noktadan geriye dönmeleri, kendi ürettikleri sanal dünyadan vazgeçmeleri çok zor oluyor.
Yaþanýlan bir kýsým haksýzlýklarýn, zulüm veya maðduriyetlerin terör örgütlerine istismar zemini oluþturduðu biliniyor. Ama hiçbir haksýzlýk daha büyük haksýzlýklara kapý açamaz, onlarý meþrulaþtýramaz. Haddizatýnda silaha baþvurmak, halk içinde ayrýþma ve düþmanlýk üretecek bir çatýþmaya sebep olmak hiçbir gerekçeyle mazur görülemez. Birilerinin kendi kendilerine ürettikleri silahlý mücadele zemini ise bugün tamamen anlamsýzlaþmýþtýr. Silahlý mücadelenin zemini, baðlamý, þartlarý (ilk gün varolmadýðý gibi, bugün de) tamamen ortadan kalkmýþtýr. Orhan Miroðlu’nun da vurguladýðý gibi, “Siyaset ve toplum büyük oranda sivilleþti. Bu sivilleþmeyi tehdit eden tek þey, PKK’nýn silahlý varlýðý ve mücadelesidir”. Kürt meselesi baðlamýnda geçmiþte yaþanan birçok olumsuzluk bugün geride kalýrken, demokratik siyaset birçok meselenin hal yoluna konulabilmesi için yeterli imkaný sunuyor. Bir kýsým haklara ulaþma hedefi, insanlarý daða çýkarmak için yeterli motivasyonu üretemiyor. Bu yüzden PKK, daha baþka ve daha ileri bir proje ile bu motivasyonu saðlamaya çalýþýyor.
***
Ýþte tam da bu noktada ikinci bir paradoks ortaya çýkýyor. Ýnsanlarý savaþtýrmak için motive ettikleri çerçeve ile vazgeçirmek için motive edecekleri çerçeve arasýnda fark açýldýkça iþler zorlaþýyor. Ne söyleyerek daða çýkardýlar, ne söyleyerek daðdan indirecekler? Örgütün ileri hedefleri, meselenin normalleþmesi ve makul bir çözüme kavuþmasýnýn önünde bariyer oluþturmaya baþlýyor.Kandil’in, Öcalan’ýn sunduðu çözüm çerçevesini kabullenmesi ve silahý býrakmasý iþte bu bariyerlere takýlýyor. Karayýlan’ýn iþin zor olduðunu söylemesi, aslýnda böyle bir psikolojik arka plana dayanýyor.
Bu noktada þu tespiti de yapmak durumundayýz: Mesele kendi kitlesine vaat ettiklerinin gerisine düþme endiþesi falan deðil, kendi hakimiyetini ve kontrolünü kaybetmeme kaygýsý...
PKK, uzun zamandýr silahý ve terörü devletten bir kýsým haklarý almak için deðil, kendi tebaasý olarak gördüðü kitleyi kontrol edebilmek ve yönlendirebilmek için kullanýyor. Onun için kimlik, hak, hukuktan önce kendi iktidarý, hakimiyeti, güç ve imkanlarý geliyor.
Örgüt, Kürtler üzerinde silahla saðladýðý hakimiyeti ve kontrolü kaybetmek istemiyor. Zor olan bu...
Örgüte ‘aman ha devlet sizi kandýrmasýn, her þeyi kabul etmeyin, silah býrakmayýn’ çaðrýsý yaparak akýl veren bir kýsým aydýnlarýn anlamadýðý, asýl bu söylemlerinin, örgütün Kürtler üzerindeki tasallutuna çanak tuttuðudur.
Özetle demokrasi geliþtikçe silahlý mücadelenin mantýðý ciddi þekilde sorgulanmaya baþlýyor. Meselenin demokrasi içinde çözülemeyeceðini göstermeye çalýþan örgüt motivasyon oluþturacak daha ileri hedeflere doðru savruluyor. Bu ise önümüzde duran demokratik çözümün kabulünü zorlaþtýrýyor. Silahýn gölgesinde siyasete alýþanlar da, silahla Kürtleri baskýlayarak hakimiyet saðlamaya çalýþanlar da bu imkaný terk etmek istemiyorlar.
Türkiye toplumu, önüne örülen psikolojik duvarlarý aþarak çözüme omuz verirken, örgütün de kendi ördüðü duvarlarý yýkmasý, psikolojik bariyerleri aþmasý gerekiyor.