Kanımı yerde koymayan adam İbad Hüseyinov!

Çok sayıda çatışmaya girdi Azerinin ana sütü gibi helal topraklarını haramcılardan korumak için. Hele bir seferinde yoldaşları üst üste yatıyordu dört bir yanında; tertemiz kanları suluyordu mübarek topraklarını Azerbeycan’ın.  Yüreği alev alevdi; öylesine çok kardeşini yitirmişti ki! Yaralıların çığlıkları kulaklarında yankılanıyordu; onu çağrıyorlardı. Ama İbad kulaklarını tıkadı, sesini değiştirerek, sanki bir değil birçokmuş gibi naralanarak, tetiğe de basarak durmadan ilerledi. Kalabalık sandı Ermeni işgalciler; bir değil bir alay varsaydı ve tabana kuvvet kaçtı. Destek birlikleri geldiğinde, kardeşleri yettiğinde bir depoda oturmuş, bulduğu yiyeceklerle kahvaltısını ediyordu; sakin, görevini yapmışların huzuru içinde İbad Hüseyinov!

Günlerden birgün dediler ki:  “Bu yörede bebelerimizi, kadınlarımızın, Türk dış işleri görevlilerinin katili , Asala kasaplarından biri dolaşır; yeni av, yeni kurban aranır!” Yanında on iki yiğidiyle birlikte işgal edilmiş topraklara daldı İbad. İşin garibi, Melkonyan olduğunu bilmiyordu. “Avo” diye Asala’nın önde gelen tetikçilerinden biri olduğunu sanıyordu peşine düştüğü adamın. Ta sonradan, o da basından öğrendi, “Avo” nun, Melkonyan kaltabanı olduğunu. Hani şu Hocalı da yüzlerce kadını, bebeyi, yaşlıyı, savunmasız garibanı öldüren canavar var ya! Hah işte o!

“O zamanlar daha 21 yaşındaydım; arkadaşlarımın hepsi de gencecikti. Sınıra yakın bir yerde, araçsız, daldık işgal edilmiş topraklarımıza. Yürüdük kilometrelerce. Rus ordusunun silahından, tankından, topundan, tüfeğinden yararlanan Ermenistan ordusuna karşı sadece tüfeklerimizle taşıyabilecek kadar mermimiz vardı. ‘Avo’yla adamları benim doğduğum Muğanlı köyündeydi; öz topraklarımı çiğniyordu yani! Köyün içine dağıldık. Ben okuduğum okulun bahçesindeydim. Ve orada ilk kez ‘Avo’ lakaplı Monte Melkonyan’la yüz yüze geldik. Melkonyan olduğunu bilmiyordum ama komutan olduğu belliydi her halinden; yürüyüşünden, duruşundan, havasından. Silahımı doğrultunca dehşet içinde, nereden, niçin geldiğimi anlamış gözlerle baktı yüzüme. Soğukkanlılığını yitirmedi ama; beni lafa tutmaya çalıştı, bir yandan da yere dönük silahının namlusunu benden yana çevirmeye çalışıyordu. Bunu, geç de olsa fark ettim, iki el ateş etim. Bıçağımı çekip üzerine çullandım. Türkçe ‘kesme beni, kesme,’  diyince pek şaşırdım. Gerekeni yaptıktan sonra cesedin üzerindeki tüm eşya, belge ve fotoğrafları yanıma aldım, cesedi de bir köşeye sakladım! Tam üç gün, aç, susuz köyde saklandık. Deli gibi ‘Avo...Avo...’ diye bağırarak onu arıyordu adamları. Üzerimizde Sovyet üniformaları vardı; saklanmadan, yavaş yavaş yürüyerek Azerbeycan tarafına geçtik. Melkonyan’ın ölümünden sonra bölgede Ermeni ordusu bir daha saldırıda bulunmadı...”

Hocavendi’de memleketinin toprak bütünlüğü için gösterdiği yiğitliğin karşılığında Azerbeycan Milli Önderi Haydar Aliyev onu ülkesinin “Milli Kahramanı”, ilan etti. Azerbeycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, İbad’ı Azerbeycan Bayrağı (Orden) nişanıyla ödüllendirdi...

İbad’ın kahramanlıkları, Azerbeycan’da hala dillerdedir. Hocalı’da kahpece öldürülen yüzlerce kadın, çoluk çocuk da bu gün daha bir rahat uyumaktadır, İbad’la arkadaşları onların kanlarını yerde komadıkları için.

İbad’ın söylediği birşey var ki, düşündürüyor insanı. “Haydar Aliyev 1991 yılında yönetime gelseydi, Azerbeycan bir karış toprak yitirmezdi. Hem orduda hem de ülke yönetimindeki başıbozukluk Haydar Aliyev’in 1993’teki girişimleriyle son buldu.”

Bakın başıbozukluk başladı mı neler olur neler: Ordudaki yönetim boşluğu nedeniyle bölüklerden birinin komutanı Elikram Humbalov, Monte Melkonyan’ın ölümünden sonra Hocavendi bölgesini işgalcilere sunar. Bunun karşılığında Elikram, Taliş-Muğam Cumhuriyeti’ni ilan eder. İbad ve arkadaşları yetişir yıldırım gibi. Nergiz tepesiyle ovasını ele geçirirler; böylece de Azerbeycan Hankendi, Şuşa, Hocalı ve doğrudan Ermenistan’a giden yolu denetim altına alırlar. Dahası Karabağ Ermenistan birliklerinin Eremenistan’la bağını keserler. Ya işte böyle arkadaş... analar ne yiğitler doğururmuş meğer değil mi!