Kanıt açıktı fakat senin dışında kimse umursamadı

Aynı eski hikaye. Hiçbir şey bilme, görme, söyleme. 1991 Körfez Savaşı’ndan sonra Güney Irak’taki çocuklar bir kanser salgınında öldüklerinde, Amerikalılar ve İngilizler bilmek istemediler. Tabii Saddam Hüseyin de. Eğer çocuklar bizim seyreltilmiş uranyum mermilerimizle zehirlenmiş olsalardı Saddam gözden düşerdi, değil mi? Independent okuyucuları, Irak’ta tanıştığımız ve o savaştan sonra kanser ve lösemiye yakalanmış çocuklara ilaç almak için 250 bin dolar bağış yapmıştı.

Irak’ın “kurtuluşundan” sonra kaçırılan ve aylar sonra kimliği belirsiz kişilerce katledilen CARE Organizasyonu Irak Direktörü Margaret Hassan, okuyucularımızdan gelen ilaçları tüm ülkeye dağıtmamıza yardım etmişti. Saddam tabii ki bunu kabul etmedi. Ve tüm çocuklar öldü. Ve efendilerimizden, silah üreticileri ve neşeli generallerden tek bir söz duymadık.

***

Felluce’de bugün durum aynı. Doktorlar, doğuştan deformitelerde artış olduğundan bahsediyor. Amerikalılar 2004 Felluce çatışmalarında fosfor mermileri ve büyük ihtimalle seyreltilmiş uranyum kullandı. Felluce’deki herkesin bu deformitelerden haberi var. Fakat ne Irak ve ABD hükümetleri ne de İngilizler Felluce hakkında ses bile çıkarmayacaklardır. Balkanlar’da iç kanaması olan, sürekli kusan ve el ve ayak tırnakları düşen 12 yaşında bir Sırp kızı ile karşılaştığımda NATO, askeri bir doktorun onu muayene etmesi önerime cevap vermeyi reddetmişti. Kız, NATO’nun 1995’te Saraybosna yakınlarına düzenlediği hava saldırısından sonra bir seyreltilmiş uranyum mermisinin şarapnelini eline almıştı.

O zaman, Saraybosna’nın NATO hedefine yakın Hadzici mahallesinde 300 Sırp erkek, kadın ve çocuğun saldırıdan sonraki beş yıl içinde kanser ve lösemiden öldüğünü öğrenmiştim.

1998’de, Bağdat’ta bulunan Mansur Hastanesi’nde, o zaman 8 yaşında olan Ali Hillal ile tanıştım. Kanser geçmişi olmayan bir ailenin beşinci çocuğuydu. Sonra beyninde tümör çıktı. Kerbelalı Yusuf Abdül Rauf Muhammed’in mide-bağırsak kanaması vardı. Parti kıyafetleriyle resminin çekilmesini isteyen Cherou Jassem’in ise akut lenfoblastik lösemisi.

Ve 14 yıl önce tanıştığım her çocukta, bu böyle devam ediyordu. 13 yaşındaki Dhamia Kassem, akut lösemi tedavisi sırasında kalp yetmezliği çekmeye başladı. Ahmet Velid, 1995’te kronik miyeloid lösemi hastası olmuştu. Saldırılar sırasında, anne-babaların çoğu çocukları ile beraberdi ve bazıları tuhaf kokulardan, böcek ilacı ve çiçek kokularından söz ediyordu. Aksi halde sessiz kalacak olan diplomatlar, Saddam’ın bombalanan kimyasal silah fabrikalarından yayılan dumanın çocukları hasta edip etmediğini merak etti.

***

Basra’da, Güney Irak’taki yeni çocuk ve yetişkin kanser vakalarının yoğunlaştığı yerlerin haritalarını çizen Dr. Cevat Kadim el-Ali’yi buldum. Bazı çocuklar, ABD tanklarının Saddam’ın silahlı kuvvetlerini seyreltilmiş uranyum mermileri ile vurduğu savaş alanlarından geliyorlardı. Ben bu alanları ziyaret ettiğimde, yeni kanser vakalarının görüldüğü çiftçi aileleri buldum. Doktorlar bunu fosfora değil, seyreltilmiş uranyum’a bağlıyorlar. Yine de bazı araştırmacılar 2004’te Felluce’de de seyreltilmiş uranyum kullanıldığını ileri sürüyor.

The Independent okuyucuları çocuklara ilaç almak üzere cömertçe bağışta bulunurken, İngiliz hükümetinin tepkisi acınasıydı. Savunma Bakanı Lord Gilbert alaycılık akan bir mektupta, benim seyreltilmiş uranyum ve çocuk kanserleri arasında bir bağlantı olduğu olasılığı hakkındaki hikayem için “Fisk’ten başka birinden gelmesi, gerçeğin kasıtlı olarak çarpıtılması olurdu” dedi. Seyreltilmiş uranyum başlıklarından kalan parçacıkların “en gelişmiş izleme araçlarıyla bile” fark edilmesinin zorlaştığını yazdı.

Yine de 1998’de Atom Enerjisi Ajansı’ndan bir yetkili, Londra’daki Kraliyet Ordudonatım’a yazdığı mektupta, radyoaktivite ve toksik kirlenmenin “asker ve siviller için risk yaratacağını” söyledi.

1998 Aralık’ında o zamanın İngiliz Silahlı Kuvvetler bakanı Doug Henderson, daha sonra Felluce için de tekrarlanacak bir mektup yazdı. Hükümetin, seyreltilmiş uranyumun “kanser ve doğum kusurları ile” bağlantılı olduğu haberlerini bildiğini belirtti. “Fakat henüz bu popülasyon üstünde, meslek erbabları tarafından yapılan ve iddiaları destekleyecek bir epidemiyolojik araştırmanın verileri hükümete ulaşmamıştı; dolayısıyla yorum yapmak için erkendi.”

“Meslek erbabları tarafından epidemiyolojik veri” olmadığı için otoritelerin söyleyecek bir şeyi yoktu. Şimdi, 2004’te seyreltilmiş uranyum mermilerinin kullanılmış olabileceği Felluce’de de aynı şey oluyor ve orada beyaz fosfor kullanılmıştı. Fakat “epidemiyolojik veri” yoktu. Bu yüzden elveda Felluce’nin çocukları, onların cesur anne-babaları ve gerçeği bulma ihtimali.

Yine de bir STK; para, kaynaklar ve eğitimle ortaya çıkıp, ne Irak hükümetinin ne de Amerikalılar’ın ilgilenmediği şeyi yapabilir: ABD kuvvetlerinin Vietnam Tet çatışmasından beri en sert çarpışmaları gerçekleştirdiği şehirlerden birinde, doğum kusurlarındaki artışı kataloglamak. Fosfor, hedefleri belirlemek için kullanılabilir; fakat sivil arazilerde silah olarak kullanıldığında, 1980 konvansiyonel silahlar anlaşması ihlal edilmiş olur. İşte büyük ihtimalle bu yüzden, Irak dışındaki hiç kimse Felluce’nin adını duymak istemiyor.

>>İNGİLİZCE YAZISI İÇİN TIKLAYINIZ.