Kaos planının bir parçası: Terör

Seçime giderken o üst aklın bir kaos planı çerçevesinde AK Parti’yi siyaseten aşağıya çekmek için içerdeki üniteleriyle elinden geleni yapacağını söylemiştik. Terör bu kaos planının sadece bir parçası. Dün İstanbul Adliye Sarayı’nda yaşananlar, tamamlanmamış gezi sürecinin bir devamından ibaret. Bu sürecin Pensilvanya ayağının atakları bekleniyor. Sürece siyaseten dahil edilen Kandil destekli HDP’nin kumpasları ise sırada bekliyor. Öcalan’ın talimatı dolayısıyla gezi sürecine dahil edilemeyen PKK/HDP unsurları, bu kez daha sofistike bir akılla gezinin siyasi sürecine dahil edilmiş bulunuyor. Pensilvanya bir tek HDP barajı aşarsa AK Parti’nin önünün kesilebileceğine inandığı için HDP’yi artık alenen
destekliyor. Bir terörist eylem karşısında malum cephenin aldığı tavra bakılırsa bu ittifakın bütün kirli kodları anlaşılır. 

Kılıçdaroğlu

Adliye sarayına yapılan alçakça terör saldırısı karşısında Kılıçdaroğlu’nun tavrı manidardı. O gün bütün bir ülkede elektrikler kesilmişti. Kılıçdaroğlu’nun terör saldırısıyla bu kesinti üzerinden kurduğu bağ akla ziyandı: “Hükümetin kesinti sonrası “terör saldırısı olabilir’ açıklaması, rehin alma olayında parmağı olduğunun göstergesi midir?”

Doğrudan hükümeti suçlayan pespaye bir komplo teorisine yaslanan bir anlayış, bir retorik...

Kobani kalkışması olduğunda hemen ayaklanma çağrısına destek verme ihtiyacı duyan o meşhur Kürt (!) kökenli genel başkan yardımcısı ise nedense derin bir sessizliğe gömülüyordu. Oysa şehit savcımızı rehin alan o teröristler kendisini “arabulucu” olarak istemişlerdi. Hala bu terör eylemini kınayan bir tek lafı çıkmadı o meraklı olduğu sanal alemde... Sizce de ilginç değil mi?

Kendisinin çıkmadı ama “İslamcı” orjinli bir diğer genel başkan yardımcısı arkadaşı M. Bekaroğlu hükümeti suçlayıcı bir tweet atmakta hiç gecikmedi: “Terör deyip çıkacaklar işin içinden.”

Peki ne demeliydik: Demokratik ve barışçıl bir eylem mi?

CHP’nin terör karşısındaki tavrı da, anlayışı da bu işte...

HDP’nin Kaplan’ı

Teröristler savcımızı alçakça şehit ediyorlar. Onun üzerine polislerimiz gereğini yapıyorlar. O saate kadar savcımızın kılına halel gelmesin diye soğukkanlı davranan emniyet güçlerimiz savcımızın öldürülmesi üzerine harekete geçip teröristleri öldürüyor. HDP’nin Kaplan’ı hemen atılıveriyor: “Toptan öldürme neyi çözdü!... Sonuç vahim, üzücü; çözüm mümkündü, üzgünüz, B. Elvan ailesine SABIRLAR diliyorum, sadece adaleti istemişlerdi.”

Terörü meşrulaştırıcı ve mazur gösterici bu anlayışın rezilliğine bakınız hele... Teröristler için bir tek laf yok... Savcıyı alçakça öldürenlerin öldürülmeleri karşısında dökülen gözyaşı var sadece... Teröristlerin taleplerinin hangisi karşılansaydı çözüm mümkün olurdu acaba? Amaçlarına ulaştıktan sonra ellerini kollarını sallayarak gitmelerine izin verilme şartı mı mesela? Kandan ve terörden beslenen rezil bir anlayışın kendini “demokrasi”, “barış” ve “Türkiyelilik” söyleminin arkasına saklaması ne yaman bir çelişkidir Yarabbi!

Doğan Medyası’nın terör destekçileri

Ne kadar Erdoğanfobik isim varsa Doğan medyasında... Ve bunların hepsi de ne hikmetse terörü meşrulaştıran bir anlayışa sahipler... Kandil’in silahlarını bırakmasını isteyen Öcalan’a bu yüzden karşılar. Onlar nedense Erdoğan’a ve AK Parti hükümetine karşı savaşan PKK’yı çok seviyorlar.

Tabii diğer terör unsurlarına da bol muhabbetleri var. Mirgün Cabas’ın attığı şu tweet her anlamda iğrenç ötesi: “Bu eylem nasıl biterse bitsin çıkarılacak tek ders var: Çocukları vurmayın, annelerini yuhalatmayın.”

Hedefteki kişi R. Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümeti. Terörist bir saldırıdan sıradan bir “eylem” diye söz eden Cabas gibiler B. Elvan gibileri öldürtürseniz ve annelerini de yuhalatırsanız haklı olarak bu sonuç ortaya çıkar diyorlar.

Cabas gibilere değil, asıl Aydın Doğan’a yazıklar olsun diyorum... Kendi medyasını hangi isimlerle doldurduğuna bir baksın da, Türkiye’ye yaptığı kötülüğün farkına varsın diyorum...

Fetanyahu Cephesi

İsrail’in Netanyahu’sunun ağzıyla kendi ülkesinin Cumhurbaşkanına, başbakanına ve hükümetine düşmanlık eden Türkiye’nin Fetanyahu’su (F. Gülen) sessiz... Türkiye’deki şakirtleri ve azgın militanları da... Tweet atmak konusundaki maharetlerini bildiğimiz o paralelcilerin bir teki bile terör eylemini kınayan bir tek tweet atmadılar nedense. İlginç değil mi?

Hatırlayınız Fetanyahu B. Elvan’ın ölümü üzerine Zaman gazetesinde yayınladığı taziye ilanında hem Alevileri kışkırtmış, hem de hükümeti sert bir dille suçlamıştı. Mavi Marmara’daki şehitlerimize adeta terörist muamelesi çeken, ama terörist İsrail devletini de meşrulaştırıp arkalayan, Charlie Hebdo katliamında hemen başını ve sesini uzatan Fetanyahu ve şakirtleri nedense bu olayda farklı davranma yolunu seçtiler. Affedersiniz, az kalsın unutuyordum, STV spikeri A. Yıldırım o terör örgütünün propaganda amaçlı mesajını sanal alemde paylaşma yoluna gitmişti. N. Ilıcak adlı patolojik düzeyde Erdoğanfobik olan yandaş ise hükümeti suçlamaktan geri durmamıştı. İşte kaos planının aktörleri ve figüranları...

Kendi ülkene ve hükümetine sahip çık ey halkım!

Annemin öbür yarısını kaybettim

Elif teyzem rahmetli annemin büyüğüydü ve öbür yarısıydı. Annem Naze’nin özlemini onunla giderirdim. Şimdi o da hakkın rahmetine kavuştu. Mekanın cennet ola Elif teyzem... Yaşlı babam düşüp kalça kemiğini kırdığı için ameliyat geçirdiği hastanede...

Her şey Rabbimden... O’ndan geldik O’na döneceğiz elbet. Ya sabır! Arayan tüm dostlara teşekkür ederim.

NOT: Şehit savcımıza Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabr-ı cemil niyaz ediyorum.