Bu yýlki 1 Mayýs gösterilerine katýlan en enteresan renk, “anti-kapitalist Müslümanlar” idi. Ýþ kazalarýna kurban giden iþçiler için gýyabi cenaze namazý kýldýlar, “emekçiler” adýna Taksim’de yürüdüler.
Ben, söz konusu sosyalist dindarlarýn “niyet”inin halis olduðuna eminim ve bu yüzden de yaptýklarýna saygý duyuyorum. Ancak yanýldýklarýný da düþünüyorum ki, biraz izah edeyim.
Öncelikle, Türkiye’deki yaygýn sol söylemde olduðu gibi, “kapitalizm”le neyi kast ettikleri muallak. Tarafgazetesiyazarý Serdar Kaya’nýn, geçenlerdeki “Türk’ün Kapitalizmle Deþarjý” baþlýklý hoþ yazýsýnda dediði gibi:
“Anti-kapitalist söylem, her eleþtirisinin merkezine oturttuðu kapitalizmi çoðu zaman tanýmlama zahmetine dahi girmiyor. Karþý çýkýlan tam olarak nedir? Serbest piyasa mý? Mülkiyet hakký mý? ‘Tüketim çýlgýnlýðý’ mý? Emek sömürüsü mü? Güçlü devletlerin uygulamalarý mý?”
Eðer konu “emek sömürüsü” ise, söz gelimi Türkiye’deki iþçilerin rezil ve tehlikeli þartlarda çalýþtýrýlmasýysa, “anti-kapitalist Müslümanlar”kuþkusuz haklý. Ama kendilerine hemen sormak gerekiyor:
Bir: Türkiye, kapitalist deðil de sosyalist olsa, yani fabrikalar veya tersaneler þahýslara deðil devlete ait olsa, iþçiler daha mý iyi þartlarda çalýþýr? Devletin madenlerinde nice iþçi ölmedi mi?
Ýki: Kapitalizm açýsýndan Türkiye’den daha “ileri” ülkelerde (mesela ABD’de) iþçilerin þartlarý çok daha iyi. Buna mukabil, SSCB’de veya Kýzýl Çin’de çalýþma þartlarý korkunçtu. Buna ne diyeceðiz?
Benim diyeceðim þu: Mesele “kapitalizm” deðil, insan hayatýna deðer vermeyen, umursamaz zihniyet. Bu zihniyet, hangi ekonomik sistemde olsa, orada ayný sorunu üretir.
Mal hýrsý mý, çalýþma ahlaký mý?
Gelelim anti-kapitalist Müslümanlar’ýn temel mesajýna: Yani, Kur’an-ý Kerim’deki Kârun kýssasýndan yola çýkarak yaptýklarý yorumlara...
Kârun, Kuran’a göre, “mal hýrsý”nýn ve “kibir”in sembolüdür. Kendisine anahtarlarý dahi zor taþýnan bir hazine verilmiþ, o da “þýmararak sevince kapýlmýþ”týr. (Kasas Suresi, 76)
Peki bu geleneksel “mal hýrsý” timsalinin modern çaðdaki karþýlýðý “kapitalizm” midir?
Hem tasavvuf hem de iktisat konusunda büyük bir otorite olan merhum Prof. Sabri Ülgener, bu konuda þöyle yazmýþtý:
“Kapitalist zihniyet... Birçoklarýnýn sandýðý gibi hudutsuz bir kazanma hýrsý demek deðildir (öylesi tarihin her devrinde görülmüþtür). Batý kapitalizmi için yeni olan, düzenli bir ‘meslek’ çatýsý altýnda rasyonel-metodik çalýþmayý kendine vazgeçilmez bir hayat ilkesi ve felsefesi haline getirmiþ, tüketim ve gösteriþten çok tutum ve hesaplýlýk tarafýna yatkýn vazife ve iþ adamýdýr .” (Ülgener, Ýslam, Tasavvuf ve Çözülme Devri Ýktisat Ahlaký, s. 12)
Nitekim, büyük sosyolog Max Weber’e göre, Batý’da kapitalizmi doðuran dinamik, dindarlýktýr: Mutaassýplýk derecesinde dindar olan Kalvinist Hýristiyanlar, lüks ve israftan kaçýndýklarý için “sermaye” biriktirmiþ ve “Tanrý rýzasý için çalýþma”ya inandýklarý için yatýrýma yönelmiþlerdir.
Ayný Hýristiyanlar “Tanrý için iyilik yapma”ya da inandýklarý için, kazandýklarý paradan bolca “hayýr” da yapmýþlar, Batý’daki “vakýf” geleneði böyle doðmuþtur.
Þunu da ekleyeyim ki, bugün bazý Hýristiyan düþünürler, “Batý sekülerleþtikçe, kapitalizmin idealist ruhu da kayboldu, yerine hedonizm (hazcýlýk) geçti” diyorlar. “Tüketim çýlgýnlýðýný” bu açýdan eleþtiriyor, ancak buradan bir sosyalizm talebi deðil, “ahlaki kapitalizm” çaðrýsý çýkarýyorlar.
Türkiye’de ise bütün bu nüanslardan habersiz, kaba bir anti-kapitalizm ezberi sürüp gidiyor. Çünkü Marksist solun dili “entelektüel dil” olmuþ, kimi dindarlar tarafýndan bile hiç sorgulanmaksýzýn içselleþtirmiþ durumda.