Bir haftadýr Giresun- Samsun hattý üzerinde bir gezideyim.
Bu sürenin sonuna doðru Giresun’da yaþanan büyük tabiî âfetin de taa içindeydim.
Ýstanbul’dan havalanýp, dünyadaki nâdir örneklerden olarak, denizin doldurulmasý sûretiyle yapýlan Ordu- Giresun Havaalaný’na indiðinizde sizi karþýlayan, müthiþ güzel ve sihirleyici bir güzelliktir. Çünkü bir tarafta, yaz sýcaðýnda âdetâ buharlaþýyormuþ gibi buðulu bir derin mavilik içindeki deniz.. Denizin bittiði noktada ise, sahil boyunca uzanan ve günün her saatinde son derece canlý olan bir trafiðe sahip Karadeniz Otoyolu’nun hemen ötesinden yükselmeye baþlayan bir yeþillik denizi.. Fýndýk bahçeleri.. Ve, denilecek çapta sihirli coðrafyayý gökyüzünün mavi derinliðine baðlayan ve koynunda derin dereleri ve akarsularý barýndýran Canik sýradaðlarýnýn, gökyüzünün maviliðine, sis ve rengarenk bulutlara sarmalanarak baðlandýðý, bir avuç çýplak kara parçasýný bile göstermemeye sanki ahdetmiþ bir atmosfer..
Bu engin yeþillik denizi üzerine serpilmiþçesine, herbirisi diðerinden yüzlerce metre uzaklýkta, kýrmýzý kiremitlerle kaplý binlerce- onbinlerce ev ve arada bir yükselen minareler...
Geçen hafta Cuma namazýný Bulancak’ta edâ ettik. Karadeniz Otoyolu kenarýnda, Sarayburnu denilen mekândaki câmi ve etrafýndaki geniþ alaný dolduran binlerden oluþan cemaatle edâ ettik.
50 bin civarýnda nüfusu olan Bulancak’ta halkýn büyük bir aþk ve heyecan içinde inþa ettiði ve Karadeniz’in en büyük câmii olan bu mâbed, görülmeye gerçekten de deðer.. Ýstanbul’daki Þehzâde Camii büyüklüðünde ve içi aydýnlýk ve ferah bir ibadet mekâný..
O akþam Giresun Kalesi’nde, -resmî tarih yorumlarýnda suçlansa bile- Giresunlularýn adýný gururla anýp sahiblendikleri ve ve Ali Þükrî Bey’in öldürülmesine bulaþtýrýlmasýný kabullenmedikleri ve bir millî kahraman ve fedaî olarak niteledikleri Topal Osman Bey’in anýtýnýn bulunduðu mekânda-, Ýstanbul AK Parti m.vekili Giresunlu Hasan Turan ve Giresun Belediye Baþkaný Aytekin Þenlikoðlu beyler baþta olmak üzere, seçkin bir grubun katýlýmýyla yapýlan ve 3 saate yakýn bir sohbetten sonra..
Bulancak’ýn Þýhlý köyündeki misafir oluþ.. Tam da fýndýk toplama mevsimi.. Kadýn- erkek- çocuk, hemen herkesin bir kenarýndan tuttuklarý ve hemen tamamý Güneydoðu’dan gelmiþ ve yerli halkla içiçe kaynaþmýþ, ‘mevsimlik iþçi aileleri’nin çabalarý temâþâ etmeye deðer.. Halk genel olarak, fýndýk için C. Baþkaný Erdoðan ilân olunan taban fiyattan memnunlar..
Ýnsanlar, ‘fýndýklar kuruyup toplanýncaya kadar inþaallah yaðmur gelmez..’ diye dua ediyorlar.
Ertesi gün, dereler içinde Bozat köyündeki bazý turistik yerleri geziyoruz. (Ki, bu yöreler Beykoz Belediye Baþkaný Murad Aydýn bey’in köyü imiþ..)
Ertesi günkü bazý dost ziyaretlerinden sonra, Bulancak’tan 50 km. kadar uzakta ve 3500 metre yüksekliðindeki yaylalara, 2,5 saat kadar süren bir otomobil yolculuðuyla gideceðiz.
Ama, saatlerce süren öyle þiddetli bir yaðmur baþladý ki, ikindi vakti, sanki akþam karanlýðý basmýþtý ve yüksekliklerden gelen sular bir âfetin habercisi gibiydi.
Normalde dere boylarýndan gidecekken, tedbiren, bir tepelerin sýrtlarýndaki yollardan gitmeyi tercih ettik. Kalacaðýmýz yayla evine varýp biraz istirahatten sonra, Giresun’u sel felaketinin vurduðu haberleri geliyor. Hasan Turan bey, gece yarýsý, hemen Giresun’a gitmek kararý alýyor. Ben de gitmek istiyorum, ama, yolda kalmak ve ýslanmak ve üþütmek gibi ihtimallerle -yaþýmý da düþünerek- beni almýyor. Nitekim, sonra anlaþýlýyor ki, yollar harab olduðundan, Giresun’a varmadan, arabadan inmek zorunda kalýyor ve saatlere yürüyerek þehre varýyor ve kurtarma çalýþmalarýna, halkýn yaný baþýnda ve dizboyu çamura saplanarak katýlýyor.
Korkunç tablo sabahleyin ortaya çýkýyor. Onlarca can kaybý ve sel sularýna kapýlan otomobiller ve hattâ otobüsler, evler, harab olan köprüler ve yollar..
Karadeniz’i bilmeyenler, ‘Kardeþim, niye dere kenarlarýna ev yaparlar?’ diye konuþurlar.. Yamaçlara yapýlan evlerin heyelân sonunda yýkýlýþýnda da, ‘Niye oralarda ev yapýlar ki? ‘ diyenler de olur.
Ama, onlar bilmezler ki, Karadeniz’de hele de Samsun-Çarþamba’dan sonra taa eski Rusya (þimdiki Gürcistan) sýnýrýna kadar, deðil ziraat için, hattâ ev yapmak için bile toprak bulmak zor bir iþtir.
Karadeniz halký bütün o tabiî güzellikleri kadar, o âfetleri de bir kader olarak benimsemiþ, alýnmasý gereken tedbirlerin ötesindeki sonuçlarý tevekkülle karþýlamayý þiar edinmiþtir.
Maddî kayýplarý, bu yörenin çalýþkan halký yine telafî eder.
Hayatýný kaybedenlere Allah’u Teâlâ’dan rahmet, geride kalanlara sabýrlar niyaz ediyorum.