Celal Bayar’ý teslim alan muhafýz alayý komutaný, eyleminden gurur duyduðunu anlatmýþtý.
Darbe baþarýya ulaþtýðý için bu tavrý aldýðý düþünülebilir.
Denilebilir ki, “Geniþ bir aydýn kesiminin ‘devrim’diye nitelediði bir darbede rol almak ‘statü göstergesi’sayýldýðý için darbeciliðini her fýrsatta gözümüze sokmuþtur.”
Ben tam tersini düþünüyorum.
Darbe maðlup olsaydý da, Osman Köksal “eyleminin” arkasýnda duracaktý.
Nitekim bir süre sonra, maðlup olmuþ bir darbenin militanlarý arasýnda yer aldý.
Madanoðlu’nun “9 Mart cuntasý”na katýldýðý için hâkim karþýsýna çýktý; “Ben görmedim, duymadým... Kaç aydýr düþünüyorum, bu darbe giriþiminin kim ya da kimler tarafýndan hazýrlandýðýný bulamadým” demedi; “eyleminin” arkasýnda durdu; arkadaþlarýný, ideolojisini, mensubiyetini satmadý.
Ýki kez darbeye yeltenen ve ikincisinde (adamýyla birlikte) daraðacýna giden Talat Aydemir de öyle...
Eylemini inkâr etmedi.
Nedamet getirmedi.
Ýlk giriþimine göz yumulmuþtu, daha doðrusu Ýsmet Paþa tarafýndan affedilmiþti.
Ýkinci giriþimi için nedamet getirseydi, yani affetmeye hazýr bekleyen Ýsmet Paþa’ya “ricacýlar” gönderseydi, affedilmese bile, asýlmayacaktý.
Fethi Gürcanöfkeyle, celadetle, “alacaklý” havasýnda yürüdü idam sehpasýna.
Kývýrmadý.
Diyeceklerini “dosdoðru” diyerek ve kendisini asanlarýný borçlandýrarak gitti ölüme.
Fethi Gürcan’ýn ve Talat Aydemir’in “býraktýklarýný” okuyun.
Evet, “darbe” gibi aþaðýlýk bir eylemin içinde yer almýþlardý, halktan aldýklarý silahlarý “halkýn temsilcilerine” doðrultmuþlardý ama kendi “haklýlýklarýný” savunmaktan da geri durmamýþlardý.
FETÖ’cüler öyle mi?
Hiçbiri “eylemini” üstlenmiyor.
Hiçbiri yaptýklarýnýn “doðruluðunu” savunamýyor.
Meclis’i bombalama emri veren, tanklarýný halkýn üzerine süren hiçbir þerefsiz, “Yurtta Sulh Konseyi’nin bildirisinde de belirttiðimiz üzere... Bu düzen böyle devam etmemeliydi. Ýnandýðýmýz için bu iþi yaptýk” diyemiyor.
Hepsi “tesadüfen” orada imiþ...
Bir arkadaþlarýný ziyarete, “Akýncý” üssüne gitmiþler, tesadüfen darbeye yakalanmýþlar.
Esasýnda tarla bakýyorlarmýþ, bir bakmýþlar darbe olmuþ.
Darbe olduðunu çay içerken öðrenmiþler.
Erdoðan’ý teslim almaya giden muhafýz alayý komutaný da tesadüfen orada imiþ...
Kaç aydýr düþünüyormuþ ama 15 Temmuz darbesinin kim ya da kimler tarafýndan hazýrlandýðýný bulamýyormuþ...
Peki, “Yurtta Sulh Konseyi Bildirisi”ni kim kaleme aldý?
Bilmiyorlarmýþ.
Sadece okuyaný görmüþler... Bir kýzcaðýz titrek sesiyle bildiriyi okurken “tesadüfen” oradaymýþlar.
Bu bir “karakter”dir.
Eylemini savunamamak ve zoru görünce kývýrmak...
FETÖkarakteri böyle bir þeydir.
Maazallah, darbe baþarýlý olsaydý, bu karaktersizlerin vaziyet ettiði bir ülkede yaþayacaktýk... Bu karaktersizlerin hazýrladýðý anayasayla yönetilecektik... Bu karaktersizlerin izin verdiði partilere oy verecektik...
HAMÝÞ
Eleman olmaktan gurur duyuyorlar...
Birbirlerini tartmaktan gurur duyuyorlar...
Küfürbazlýklarýnýn teþhir edilmesinden gurur duyuyorlar...
Ýftira atmaktan gurur duyuyorlar...
Sütkardeþler!
Bir de o elbiseyi kimin için diktiðini söyleyebilse tüccar terzi... Birazcýk “delikanlý” olabilse...