Elimde tespih yanýmda iki arkadaþým olduðu halde sahil boyunda dolaþtýk. Dondurma yedik, yarenlik ettik vesselam. Hava kararana kadar gezdik, tozduk. Bu arada tespih hep elimdeydi. Akþamýn alacasý düþmüþken eniþtem aradý.”Yeðenim o tespihi bu gece yarýsýna kadar getirdin getirdin yoksa külahlarý deðiþiriz. Beni uyku tutmaz tespih gelmezse haberin olsun.” dedi. Ben de baþýma geleceklerden habersiz hava attým. “Bir tespihe de sahip olamayacaksam öleyim daha iyi. Eniþte merak etme gün bitip gece on iki olmadan tespih elinde bil.” Külkedisi gibi oldum. Gece yarýsýndan evvel teslim etmem gereken oltu tespih ile sayýlý saatlerimi iyi deðerlendirmek istedim. Arkadaþlarýmdan birisinin dondurma tutkusu vardýr. Gün boyu yese doymaz. Yine dondurma istedi. Bu seferki dondurma hani külah ile türlü oyunlar yapan dondurmacýlar vardýr onlardan alýnacaktý. Ben hiç hazzetmiyordum ama arkadaþ hatrýna katlandým. Dondurmacý þýmardýkça þýmardý. Ben dondurmayý almak için çabaladýkça o hüner sergiledi. Ben bu arada tespihi koluma geçirmiþtim. Dondurmacýnýn ýsrarlý oyunundan sýkýlýp “huf” dedim ve elimi iki yana býraktým. Hoop tespih kolumdan kaydý ve mazgalýn arasýndan süzüldü. Hemen eðildim ama yakalayamadým. Mazgalýn arasýndan atýk su kanalýna düþmüþtü tespih. Arkadaþlarým eniþtem meselesini biliyorlardý. Ve akýp giden tespih onlarýn ‘vah, tüh’ sesleri arasýnda kayboldu. Bizim telaþýmýz millete merak konusu oldu. ‘Hayýrdýr gençler’ diyerek baþýmýza toplanmaya baþladýlar. Biz mazgalý yerinden kaldýrmaya uðraþýrken parkýn bekçisi, temizlikçiler ve sonra dondurmacýnýn müþterileri derken mebzul miktarda kalabalýðýn içinde ben çýrpýnýyordum. Hava iyice kararmaya yüz tutmuþ. Mazgalýn dibi karanlýk. E bi de tespih oltu olunca seyreyle gümbürtüyü. Lütfen bir açýlýn diye yalvarýyorum. Güya sokak lambasýnýn ýþýðý vuracak da tespihi göreceðim. Bu arada parkýn bekçisi ters türs konuþuyor. “Gençler aklýnýz baþýnýzda deðil mi? Alkol falan yok yani” Bekçiye laf yetiþtirmek bir dert, mazgalýn dibinde tespihi bulmak baþka dert. O sýrada arkadaþlardan biri akýl etti. Telefonun fenerini açýp mazgala tuttuk. Tespih oradaydý. Sevincimi anlatamam. Peki mazgalý nasýl kaldýracaktýk. Yüklendik ama nafile yerinden kýpýrdamýyordu. Bekçi kalabalýðý daðýtmaya uðraþýrken bir yandan da konuþuyordu. “Gençler o mazgallarýn kendine has bir kilidi vardýr. O kilidin anahtarý gelmeden o mazgal çýkmaz yerinden. Çok zorlarsanýz devlet malýna zarar vermekten aðýr cezaya düþersiniz benden söylemesi.”
Bundan aðýr ceza mý olur eniþtemin tespihini düþürdük daha ne olsun! Mazgalýn kilidini açacak anahtar belediyenin gündüz ekibindeymiþ. Ve bu saatte onlar gelmezmiþ. “Yapacak bir þey yok. Yarýn sabahý bekleyeceðiz ve tespihi alacaðýz.” dedi arkadaþýn biri. ‘Hayýr!’ diye baðýrmýþým. “Sabaha kalýrsak eniþtem beni mahveder. O tespih oradan alýnacak baþka çaresi yok.” dedim. Ama demesi kolay yapmasý zor. Nasýl alacaðýz, ne yapacaðýz derken aklýma bazý yabancý diziler geldi. Dizin kahramaný böyle durumlarda el çabukluðu marifet der gibi tel maþa bir þey yapýp zor durumdan kurtarýr ya hem kendini hem herkesi. Ben de öyle olayým istedim. Kalabalýðýn arasýnda iþe yarayacak bir þeyler var mý diye arandým durdum. Ama öyle dizilerdeki gibi aramakla olmuyor. Bir tel ya da bir çengel baðlanmýþ ip olsa diye kývranýrken kalabalýktan bir haným konuþtu. “Ben taký tasarýmcýsýyým yanýmda tel var. Ýþe yarar mý?” O böyle saf saf soruyor ben utanmasam kadýna sarýlacaðým. Taký tasarýmý için yapýlmýþ telin ucunu çengel yaptýk. Mazgala bir operatör hassasiyetiyle yaklaþarak teli içeri sarkýttým. Tel tespihe doðru gidiyor ama yarý yolda bükülüyor. Bir tel daha isteyip kalýnlaþtýrdýk bu sefer de tel kendi yüküyle aðýrlaþýp tam ortasýnda bükülüyor. Ben yorulana kadar denedim ama olmadý. Sonra sýrasýyla arkadaþlarým denediler. Onlar da beceremeyince taký tasarýmý yapan haným aldý teli ve dilini dýþarý çýkararak uzun uðraþlar verdi. Sonunda tel tespihe geçti. O zaman bir alkýþ koptu. Dondurmacý da tezgahýn üstüne sýralý küçük çanlara vurdu. Bayram ettik resmen. Hanýmefendi teli yavaþ yavaþ çekti. Tel ile beraber eniþtemin oltu tespihi mazgalýn aðzýna kadar geldi. Tespih ile aramýzda iki parmaklýk mesafe var yok. Bu arada nasýl olduysa tespih bir þeye takýldý. Hanýmefendi azýcýk zorladý. Ben hemen müdahale ettim. “Ablacým tespih koparsa yanarýz zorlamayýn.” Kadýncaðýz ne kadar uðraþtýysa da tespih o takýldýðý yeri býrakmadý ve tespih koptu. Kadýn bir çýðlýk attý. Biz arkadaþlarla yere serildik. Dondurmacý çanlara bir daha vurdu. Bekçi “Ben size dediydim gençler sabah olsun alýn tespihinizi þimdi boþa uðraþmayýn.” Kadýn mahcup oldu. “Benim hatam..” dedi üzüldü. Onu teskin etmek de bize düþtü. Artýk taneleri atýk su kanalýna daðýlmýþ tespihi almak hayal olmuþtu. Dondurmacýya dedim ki ver oradan bize birer külah buz gibi dondurma yenilir bunun üstüne. Elimizde dondurmalar mazgalý seyrederek epeyce oturduk. Bekçi sordu; “Tespih pahalý bir þey miydi gençler?” hiç birimiz cevap veremedik. Sonunda kös kös eve geldim. Durumu eniþteme anlattým. Eniþtem bayýlacak gibi oldu. Kolonya falan kendine getirdik. Ertesi sabah koþa koþa mazgalýn baþýna gittik. Bir arkadaþý da belediyeye gönderdik. Mazgal açýldý tespihin tanelerini tek tek topladýk ama üç tanesi eksikti. Tespihi gazi olarak kurtarmýþtýk ama eniþtemin lafýndan kurtulmam mümkün olmadý. Aradan geçti þu kadar sene eniþtem beni her gördüðünde, “Üç tanesi eksik unuttum zannetme.” diyor. Kulaðýmda dondurmacýnýn çan sesleri ile o akþamý hatýrlýyor bir kötü oluyorum sormayýn...
Hiç adetim olmadýðý halde o gün tespihi elimden býrakamadým. Eniþtemin oltu tespihinden bahsediyorum. Eniþtem her zaman bir þeyler biriktiren bir adamdýr. Koleksiyonculuk mu istifçilik mi tam bilemiyorum ama eski dergiler, tespih, gümüþ yüzük, tarak, çakmak daha neleri biriktirir görmeniz lâzým. Ýþte ben o gün oltu tespihi eniþtemin biriktirdiði malzemeler içinde görüp beðendim. Biraz çekeyim istedim. Ama teyzem uyardý. “Eniþtenin malý kýymetlidir. Burnundan getirir o tespihe bir þey olursa ona göre!” Nasihat insana bazen hiç tesir etmiyor. Benim de o gün nasihate kulak asmama günümmüþ belli ki...