Karýþýk meseleler

Þu aralýk  aylarýndan oldum olasý hazzetmemiþimdir. (Acabâ ‚aralýk’ cins isim olarak büyük mü yoksa küçük mü yazýlýr? Evet, belirli bir aralýk ayýndan bahsedereken tabii ki büyük; “1988 Aralýðý” ama ya genel olarak aralýk ayý diyorsak? Alýn size bir muammâ daha...)

Neyse, iþte o hani o þey aylarýndan oldum olasý hazzetmemiþimdir.

Günler zâten kýsaldýkça kýsalmýþdýr ama hâlâ hýzýný alamamýþ ve kýsalmaya devâm eder; güneþ derseniz yüzünü gören Cennetlik... Soðuk, maðmûm, kasvetli...

Tabii Hýristiyanlýðýn hüküm sürdüðü ülkelerde bu aralýk ayý ayný zamanda ýþýklar, ýþýltýlar, süslemeler ve bezemeler ayýdýr da, çünki 24/25 Aralýk Gecesi (hem aralýk hem gece büyük!) Hazret-i Îsâ’nýn Doðum Günü olarak kabûl edilir ve kutlanýr.

Bu da aslýnda benim pek umurumda deðildir. Ben, ayýpdýr söylemesi, bizimkiler olsun baþkalarýnkiler olsun, bu tür doðum günlerini iplemem. Benim indimde tek hayýrlý ve uðurlu doðum günü 4 Kasým’dýr; kendi doðum günüm...

Bunu bilenler zâten bilir; bilmeyenlere ise uðurlar olsun!

Elbet onlarýn kafasýna da bir gün dank edecekdir...

Ancak aralýk aylarýnýn bir diðer özelliði daha vardýr:

Bu ayýn 21’nden îtibâren günlerin kýsalmasý artýk durur; 21 Aralýk artýk bir dibe vuruþ târihidir.

Bundan sonra artýk günler kýsalmaz.

Gerçi hemen uzamaya da baþlamaz; önce üç dört gün öylece biraz soluklanýr.

Yâni dananýn kuyruðu gibi ne uzar ne kýsalýr.

Ama müteâkýben...

Anladýnýz herhalde.

Anlamýþsýnýzdýr da okuyucu kýsmýnýn aklýna da o kadar güven olmaz; ben sevâbýna bir kere de þuraya yazayým:

Ondan sonra günler yine tedrîcen uzamaya baþlar.

Fakat bir sâniye! (Ahmet Hakan...)

Bu anlatdýklarým sâdece kuzey yarýmküresi için geçerlidir, tamam mý?

(Kuzey Yarýmküresi büyük yazýlsa daha iyi olurdu...)

Sebebine gelince; dünyânýn ekseni, yâni kendi çevresi etrâfýnda dönerken tam iki karþýt noktasýndan geçdiði mutasavver çubuk, kutub noktalarýndan deðil onlarýn bir mikdar açýðýndan uzanýp birleþir. Baþka bir deyiþle dünyânýn ekseni kutublara nazaran biraz eðikdir.

Ne kadar eðik diyecek olursanýz 23 derece 27 dakýyka eðik...

Buradaki dakýyka lafzýný bir saatin 60’da biri olarak anlayarak tepemi attýrmayýn!

Bir derecenin 60’da biri mesâfeye de dakýyka denir...

Bu eðiklikden ötürü güney yarýmküresinde bütün bunlar, týpký aynadaki hayâlimiz gibi, aksi þekilde cereyân eder.

Þöyle arzedeyim:

21 Aralýk - 21 Mart arasý bizim mahallede kýþ mevsimiyken güney yarýmküresinde (Ulan, bu yarýmküre kelimesini acabâ büyük mü yazsaydýk? Deli olacaðým!) evet, Güney Yarýmküresi’nde yaz mevsimine karþýlýk gelir.

Kavramlarýn böyle zýd anlamlarda kullanýlmasý beþeriyetin büyük tâlihsizliklerinden biridir.

O yüzdendir ki meselâ birilerinin “kahraman” diye adlandýrdýklarý bâzý þahýslar baþka birileri tarafýndan “hâin” sýfatýyla anýlabilirler.

Onun için bence birilerine hâin yâhut kahraman ünvanlarý yakýþtýrýrken fevkalâde ihtiyatlý olmalýyýz.

Kaldý ki gerçek kahramanlar için öyle anýlýp anýlmamak da bir mânâ ifâde etmez.

Onlar böyle þeylere metelik vermezler...

Yaþasýn kahramanlar!

Önemli bir römark

Mustafa Karaalioðlu, Mehmet Ocaktan ve Yusuf Ziya Cömert Arkadaþlarýmýn Gazete’den ayrýldýklarýný teessürle öðrendim.

Bunun sebeblerine dâir en ufak bir bilgim dahî yok; zâten üzerime vazîfe olduðunu da sanmýyorum. Herkes herþeyi bilmek zorunda deðildir. Ýstanbul’a döndüðüm zaman buluþunca ve canlarý da isterse anlatýrlar.

Bildiðim, bizim gazeteye yazýk olduðudur.

Yollarý ve bahtlarý açýk olsun!

Y.A.