Karl Marx ve Panpiş

'Onur’ siyasi tercihi soldan yana olanların en çok kullandıkları kelimelerden biridir. Yıllar önce bu kelimeye dair saatler süren bir tartışmanın ortasında kalmıştım. Taraflardan biri, komünizmin kuramsal kurucusu Karl Marx’ın, onuru, feodal dönemlerden miras kalan, işçi sınıfını olduğu yerde tutmaya yarayan aristokratik bir değer olarak gördüğünü söyledi. Diğer taraf ise tüm zorluklara rağmen ideolojisinde, inancında ısrar eden bir sürü isim sayıp onur ideolojinin özetidir demişti. Hangi fikrin doğru olduğunu tartışmak gibi bir niyetim yok, sadece tek bir kelimeye insanların ne kadar farklı yaklaşabildiklerini anlatmak için yazdım bunları...

***

Tıpkı onur gibi herkesin ya da çoğunluğun farklı anladığı bir başka kelime de şöhret. Türkiye’den ilk akla gelen şöhret örneklerine bir bakalım... Mesela Panpiş lakabı ve sosyal medyada paylaştığı erotik görüntüleryle gündemde kalan Hilal Cebeci... Mesela, Cebeci’nin yolundan giden, dikkat çekmek için kullandıkları jip bile pembe olan ikizler...

Mesela her yaz sahillerde giydikleri bikiniler ve saatlerce güneşlenerek ünlenen ikoncanlar. Mesela futbol programlarında hakaret dolu tartışmalara giren yorumcular... Mesela sık sık sevgili değiştiren ve onlarla çeşitli yerlerde yakalanan oyuncular... Mesela boşanma davalarını mahkeme önünde değil magazin eklerinde halletmeye çalışanlar... Mesela geçmişlerine annelik üzerinden sünger çekmek için durmadan çocuklarına dair birşeyler vurgulayanlar.. Mesela ‘evlenmek için bakire istiyorum’ diye röportaj veren türkücüler...

***

Alman filozof Arthur Schopenhauer “Şöhret kazanılması gereken birşeydir, onursa sadece yitirilmesi gereken birşeydir” der. Peki şöhret olmak ya da kalmak için insanlar onurlarından neden fedakarlık ediyorlar? Bu sorunun cevabı şöhreti sadece tanınmak, bilinmek olarak algılıyor olmamızda saklı. 

Oysa şöhret iyi tanınmak ve yaptıklarıyla beğenilmektir aslında. İşte hem Türkiye’de hem de dünyada zurna burada zırt diyor.

***

Yazıda adını verdiğim tek örnek Hilal Cebeci’yi Habertürk’te Serdar Turgut’un karşısında seyretmiştim. Pratik zekalı, hazır cevap, ağzından çıkanı kulağı duyan biri. Ama o ekrana bu özelliklerinden dolayı değil Panpiş pozlardan dolayı çıkarıldı, kendini o sayede ifade edebildi. O zaman insan suç kimde diyor, yapanda mı yoksa öyle davranmaya zorlayan sistemde mi? Karl Marx ile başlamıştık, Can Yücel’in bir mısrasıyla durumu özetleyelim... “Ne kadar rezil olursak o kadar iyi...”