Her ile bir üniversite Turgut Özal’ýn hayali idi. Bu sayede ülkenin hem iktisadi, hem de sosyo-kültürel düzeyinin yükselmesi saðlanacaktý. Yani çevre þehirlerimiz de yeni üniversiteler sayesinde medeniyetin en son nimetlerinden yararlanacak, kýsaca daha fazla medenileþecekti.
Demirel ve sonrasýnda gelen siyasiler ise yeni üniversiteleri daha çok oy kazanma aracý olarak gördüler. Sonuçta sadece il merkezlerinde deðil, neredeyse tüm ilçelerde fakülteler ve yüksekokullar açýldý. Oysa Türkiye’nin gücü bu kadar daðýnýk ve bu kadar çok yükseköðretim kurumunu taþýyacak düzeyde deðildi.
Üniversite yarýþý halen devam ediyor. Bugün itibariyle 175 üniversitemiz ve milyonlarca öðrencimiz var. Bunlarýn 100’den fazlasý devlet üniversitesi... Halen kurulmayý bekleyenlerle birlikte yakýn bir gelecekte Türkiye’de üniversite sayýsý 200’ü bulacak...
Þüphesiz üniversiteler illerimizi her açýdan kalkýndýrdý. Yerelde ise ahali üniversitelere daha çok geçmiþte acemi er eðitim merkezlerine yüklediði bir rolü yükledi. Üniversiteye iþ, aþ ve zenginlik gözüyle baktý...
Üniversite nedir?
Oysa üniversite sadece binalardan oluþmuyor. Baþarýlý bir üniversite haline gelebilmek için yeterli ve baþarýlý eðitmenler ve bilim insanlarý gerekli. Bu insanlarýn barýnma ve sosyal ortam ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý, aileleri için hastanelerin, okullarýn vs. varolmasý gerekli.
Ayný þekilde, öðrencileri bir binanýn içine sokmak da yeterli deðil: Barýnma, yeme-içme, eðlence-dinlence ortamlarýnýn oluþturulmasý, iyi bir kütüphane, kendisini geliþtirebileceði altyapýlar gerekiyor. Öðrenciyi ve bilim insanýný yadýrgamayacak bir anlayýþýn üniversite bulunan yerlerde mutlaka olmasý gerekiyor.
Baþka bir deyiþle üniversite çok pahalý bir yatýrým ve binalar bu yatýrýmýn en küçük kýsmýný oluþturuyor.
Baþbakan Erdoðan’ýn sözleriyle baþlayan karma öðrenci evleri tartýþmasý aslýnda 20 yýl önce baþlamalýydý. Çünkü en az 20 yýldýr üniversite öðrencilerinin mühim bir kýsmý yurt ve ev bulamadýklarý için veya kendilerine yeterince sahip çýkýlmadýðý için çok kötü koþullarda barýnmak zorunda kalýyorlar.
Karma evler meselesi basit bir özgürlük veya ahlak sorunu deðildir. Bazý illerimizde kiralar öylesine yüksek ki öðrenciler toplu halde kalmak zorunda. Bazý ev sahipleri ne yazýk ki sadece paraya odaklanýyor ve kiralarýn yüksek olmasýndan çok mutlular. Bu evlerde kaç kiþinin nasýl kaldýðýyla ilgilenen yok. Sonuç olarak yanyana evleri kiralayýp, duvarlarý delip iki evi tek eve çevirip karma halde kalanlarý da gördüm, 2 kýz 3 erkek veya 3 kýz 1 erkek ayný evde kalanlarý da...
Aileler bilmiyor
Sanýlmasýn ki karma evlerde kalanlar çok liberal ailelerden geliyorlar. Hayýr, bunlarýn önemli bir kýsmý geleneksel ve muhafazakâr ailelerden geliyorlar ve çoðu kez ailelerinin bu durumdan haberleri dahi yok. Aileleri geleceði zaman öðrenci baþka yerleri evi olarak gösteriyor. Baþka bir tabirle, öðrenci ailesinden uzaklaþýnca, gittiði yerde kendisine yeterince sahip çýkan bir mekanizma da oluþmayýnca sosyal kontrol kendiliðinden ortadan kalkýyor ve öðrenci el yordamýyla, deneyerek öðreniyor.
Kimse fark etmiyor belki ama her ile daðýlmýþ olan üniversitelerde yarýnýn ahlak anlayýþý, toplum yapýsý ve kültürü oluþuyor. Gidiþat kontrolsüz ve saðlýksýz... Bu baðlamda böylesine hayati bir konuyu gündeme taþýdýðý için Sayýn Erdoðan’a teþekkür etmek gerekir, çünkü yeni nesil öðrenciler konusu ekonomik kalkýnmadan bile daha önemli...