Birazcýk “casusiye” karýþtýrmýþ olanlar bilir... Suudi gazeteci Cemal Kaþýkçý’nýn “kaybedilmesi”, sadece “kriminal” boyutuyla tartýþacaðýmýz bir mesele deðil.
Bütün bulgular, Kaþýkçý’nýn konsoloslukta alýkonulduðunu ve sonrasýnda “kaybedildiðini” gösteriyor.
Kaybedildikten sonra baþýna nelerin getirildiði sýr...
Kaçýrýlmýþ olabilir.
Rehin alýndýðý konsoloslukta öldürülmüþ olabilir.
Ýki ihtimali de destekleyecek mebzul miktar ipucu ve kayýt bulunuyor.
En kuvvetli ihtimal, “kaçýrýlmýþ” olmasý...
Kaçýrýldýðý yerde öldürülmüþtür. Buna dair son derece ciddi iddialar var.
Mümkündür.
Fakat bütün bu olaylarda en dikkat çekici detay þu:
Kaþýkçý’yý kaybedenler (bunun “paydaþlarý” arasýnda Ýstanbul konsolosluðu yetkilileri ve 2 Ekim tarihinde Atatürk Havalimaný’na iniþ yapan 15 Suud vatandaþý da bulunuyor), arkalarýndan bir cinayet ihtimalini besleyecek ve destekleyecek “izler” býrakmýþlar.
Daha doðrusu, hata yapmak ister gibi davranmýþlar.
Davranýþlarýna baktýðýmýzda, hata yapmaktan kaçýnmadýklarýný, bir diðer ifadeyle açýk oynadýklarýný, özellikle “iz býrakmaya” çalýþtýklarýný görüyoruz.
Hiçbir istihbarat örgütü (2 Ekim tarihinde Atatürk havalimanýna iniþ yapan 15 Suud vatandaþýnýn istihbarat elemanlarý olduðunu biliyoruz artýk) bu kadar “özensiz” davranmaz.
Neredeyse, “profesyonel bir özensizlik...”
Kaþýkçý, 2 Ekim’de konsolosluða giriyor. Niþanlýsýna, “Dýþarý çýkmazsam polisi ara” diye tembihte bulunuyor. Ve tahmini süre içinde dýþarý çýkmadýðý görülüyor. Ayný tarihte, yani alýkonulma hadisesinden “birkaç saat önce”, Atatürk Havalimaný’na 2 Suudi jeti iniþ yapýyor. 15 kiþi iniyor. Ýnenler, önce kapalý araçlarla, bir otele gidiyor, dört günlük rezervasyon yaptýrýyor. Sonra konsolosluða hareket ediyor. Oradaki iþlerini bitiren ekip, gece Atatürk Havalimaný’ndan çýkýþ yapýyor. Ekipte, “delil karartma” konusunda nam yapmýþ bir istihbaratçý da mevcut...
Daha da ilginç detay þu:
Konsolosluk yetkilileri, Kaþýkçý’nýn kaybedilmesinin bir cinayet soruþturmasýna konu olacaðýný bile bile, güvenlik kameralarýnýn çalýþmadýðý bilgisini veriyorlar. Kaþýkçý’nýn giriþ görüntüleri var, çýkýþ görüntüleri yok. Ayný gün, hem konsoloslukta, hem de konsolosun rezidansýnda çalýþan Türk görevlilere izin verilmiþ. “Bugün buralara uðramayýn gelmeyin” denilmiþ.
Bir detay daha:
Profesyonel özensizlik, konsolosun davranýþlarýnda da gözleniyor... Konsolos adeta þunu söylüyor: “Biz Kaþýkçý’yý alýkoyduk ve ortadan kaldýrdýk. Bu iþe memur edilen herkesin diplomatik dokunulmazlýðý var. Bir cinayet iþledik. Bunu da kendi mülkümüzde gerçekleþtirdik. Uluslararasý hukuka göre, kendi mülkümüzdeki tasarruflarýmýz yerel birimlerin tecziye alanýna girmiyor... Türkiye tasarruflarýmýzý sorgulayamaz ve bizi sorumlu tutamaz.”
Doðrusu da bu...
Kaþýkçý öldürüldüyse (ki, öldürüldüðüne kesin gözüyle bakýlýyor) Türkiye bir þey yapamaz. Uluslararasý sözleþmelere göre elimiz kolumuz baðlý. Cinayet kanýtlanabilirse, en fazla, failler sýnýr dýþý edilebilir.
Kaç gündür, olayýn “kriminal” boyutunu tartýþýyoruz ama bana kalýrsa bu cinayet sadece bir muhalifin “ortadan kaldýrýlmasý” hadisesi deðil. Ayný zamanda bir “mesaj” içeriyor.
Suikast timinin “Suudi Arabistan-BAE-Mýsýr” trafiði ve özellikle Amerika’nýn kulu kölesi olmuþ Veliaht Prens Selman’la baðlantýlarý bize bir þey söylüyor.
Bunun ne olduðu, hedefteki ülke ve yöneticileri tarafýndan deðerlendirilecektir (ki, deðerlendiriliyor) ve ona göre bir “eylem planý” hazýrlanacaktýr.
Sürprizlere hazýr olun!