Katarlar dolusu buğday mı, yüksek teknoloji ürünü telefon mu?

İstanbul Sanayi Odasıgeçen hafta Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşunu açıklamış... Ülkemiz kalkınıyor, hem de pek çok alanda hızla kalkınıyor... Sözgelimi Avrupa ülkelerinde evlerde kullanılan beyaz eşyanın büyük bölümü ‘Made in Turkey’ damgası taşıyor...

Seviniyoruz...

 “Ancak”diyor ekonomi profesörü Eser Karakaş dünkü yazısında, “İlk yüz şirket arasında teknoloji şirketleri yine yok...” Otomotiv firmaları, metalürji şirketleri, gıda şirketleri, traktör üreten firmalarımız var, ama büyük teknoloji şirketleri yok... Star yazarı, Vestel ile Aselsan’ı tespitinin dışında tutuyor...

Savunma Sanayi müsteşar yardımcısı Dr. Faruk Özlü, kendisiyle yapılan bir mülâkatta, Aselsan’ı övdükten sonra, “Ancak bir tek Aselsan’ın (Defence News’ün) ilk 100 listesinde yer alması yetmez; en az üç-dört Türk şirketinin daha bu listede yer alması gerekir” diyor...

Demek ki, devlet de, şu anda var olan teknolojik tabloyu yeterli bulmuyor...

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ABD’nin teknoloji bölgesi Silicon Valley’i ziyareti sırasında, heyette bulunan dönemin teknoloji bakanı, mevcut teknoloji şirketlerinin desteklenmesi, yeni şirketlerin kurulmasının özendirilmesi için hükümetin gayretlerini aktarmış, bunu yerine getirmekle görevlendirilen TÜBİTAK’ın başkanı da projelere katkılarını anlatmıştı...

Teknolojik açıdan geri olduğumuz biliniyor, telâfi için çaba da gösteriliyor; fakat İSO’nun verilerine göre, yerimizde saymaya devam ediyoruz...

Neden acaba?

Konuya kafa yoranlardan biri, TEPAV başkanı Prof. Güven Sak, bu yılın şubat ayında, soruna ışık tutacak iki yazı yayımlamıştı Radikal gazetesinde... “Dünyanın en büyük yüksek teknolojili ürünlerini tüketen pazar hemen yanımızda duruyor da neden o yüksek teknolojili ürünler burada üretilmiyor; neden mühendislerimize ve temel bilimcilerimize daha fazla iş çıkmıyor?” soruları eşliğinde...

Ona göre en önemli sebep, ARGE (araştırma geliştirme) sabrına sahip olmayışımız... “ARGE sabrınız ve azminiz yoksa, memlekette milli teknoloji olmaz, mühendis ve temel bilimciye de ihtiyaç olmaz” diyor Güven Sak...

F-16savaş uçaklarını ABD’den almaya karar verdiğinde, Turgut Özal, yüksek teknoloji ithaline yarayacağı düşüncesiyle, montajını burada yapmak üzere mühendisleri hareketlendirmişti. Önce 1984 yılında TUSAŞ (Türk Havacılık ve Uzay Sanayii) kuruldu, sonra da TAI (Türk Havacılık Endüstrisi)...

Bizden hayli sonra, Kore, F-16 için Amerikalılarla benzer bir anlaşma yaptı ve biz onlardan önce başladığımız için de, Türkiye’yi örnek alarak KAI’yi kurdu. Hatta Koreli mühendisler Ankara’da bizim mühendislerden eğitim aldılar...

Sonrasını Güven Bey’in yazısından okuyalım: “Bugün Koreliler kendi yerli eğitim ve savaş uçaklarını üretiyorlar, biz üretemiyoruz.. (..) Sonradan gelen KAI başarılı olmuş, bize eğitim uçağı satmaya bile başlamış...” İlk eğitim uçağımız Hürkuş’un programını TAI kurulduktan 22 yıl sonra (2006’da) başlatmış; ilk uçağı da kuruluşundan 30 yıl sonra (2013’te) uçurmuş...

Mühendislerini TAI’nin eğittiği KAI bizden 11 yıl önce ilk uçağını uçurmuş oysa...

 ‘ARGE sabrı’ile ilgisi?

Çinliler’le ‘roket’ yapımı için işbirliği sırasında bizim mühendisler tasarımda dikkatlerini çeken küçük bir ayrıntıyı sormuşlar. Çinli öğretmen “Biz füzenin orasının neden öyle olması gerektiğini anlayabilmek için tam 28 füze patlattık” demiş...

 ‘Sabır’ işte burada...

Galiba sorun yalnızca ‘sabır’ ile ilgili değil... Teknolojisi ileri ülkeler, o hale gelebilmek için, çok sayıda firmanın yarışa katılmasını sağlayacak tedbirler almışlar... Biz ise, varolanları haddinden fazla şişiren ve yenilere yüz vermeyen bir yöntem izlemekteyiz. Küçük parçalardan büyüğe gitmek yerine, bütün parçaları büyüklerin üretmesini esas almışız.

Büyükler, doğal olarak, küçüklerin araya girmesini hazmedemiyor...

Kapitalist Amerika büyükleri küçülmeye zorluyor, resmen parçalıyor oysa...

Eser Karakaş’ın ‘çok sayıda büyük teknoloji firmamız olması lâzım’ beklentisi bu sebeple de sürekli gecikiyor...

Roketleri, uçakları bir tarafa bırakın, hükümetin bunca teşvikine, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın her fırsatta sıkıştırmasına rağmen, sıfırdan bir otomobil bile üretemiyoruz.