10 yýllýk cezaevi sürecinin ardýndan Antalya’da ailemin yanýnda hayata tutunmaya çalýþýrken bir yandan da 28 Þubat dönemi yapýlan haksýzlýklara karþý bir þeyler yapmaya çalýþýyordum. Baktým Antalya’dan bu mücadeleyi yürütemeyeceðim evdekilere “Ben Ýstanbul’a gidiyorum” dedim.
Ýstanbul’a ayak basar basmaz gazetecileri, Sivil Toplum Kuruluþlarýný ziyaret edip hem kendi dosyamdan hem de o dönem mahpus olan arkadaþlarýmýn maðduriyetlerinden bahsetmeye baþladým. Saðolsunlar alâka gösterdiler, derdime ses oldular, ortak oldular. Yalnýz bana sürekli söylenen þuydu: “Rövanþist olma” diyorlardý.
Açýkçasý bana “Rövanþist olma” demelerine bir anlam veremiyordum. Ýstesem bile “Rövanþist” olamazdým çünkü elimde bir güç yoktu. Sadece ve sadece haklýlýðýmdan neþet eden bir gücüm vardý ve onu da 28 Þubat döneminde hakký yenenlerin hesabýný sormak için kullanmayý düþünüyordum.
Bazen þu kanýya da kapýlmýyor deðildim: Acaba bana, “Geçmiþte olan oldu fazla da kurcalama” demek mi isteniyordu.
Bana “Rövanþist olma” denilirken 28 Þubat artýklarý, 2002 yýlýnda Ak Parti’yi iktidar yapan Müslüman Anadolu halkýndan seçimin rövanþýný almanýn hesabýný yapýyorlardý. Geçen yazýmda (https://www.star.com.tr/yazar/oda-tvyi-peydahlayan-bataklik-yazi-1520990/) etraflýca anlattým.
“Rövanþist olalým mý olmayalým mý”, “Olan olmuþ daha fazla kurcalamaya gerek var mý yok mu” diye tartýþýp günlerimiz geçti gitti. Bu sýrada 28 Þubat’ýn paþalarý müebbet ceza aldýlar ve evlerine gönderildiler. Ne gariptir ki o paþalarýn verdiði brifingler neticesi müebbet alan arkadaþlarým ise 25 yýl sonra, daha yeni yeni tahliye olmaya baþladýlar. Bazýlarý da hâlâ içeride!
Paþalar evlerine yollanýrken 28 Þubat cuntasýnýn medya unsurlarýna hiç dokunulmadý. Ve hâlâ köþelerinde halka nizâmat veriyorlar. Onlardan bir tanesi KADEM’in açtýðý 28 Þubat sergisine gidip gezmiþ ve sergideki ziyaretçi defterine duygularýný yazmýþ!
Attýðý manþetlerle hedefe koyduðu isimlerin bazýlarý yýllarca hapis yattý, bazýlarýn aileleri daðýldý, bazýlarý intihar etti. Bu medya paþasý ise hiçbir þey olmamýþ gibi, hiç yüzü kýzarmadan 28 Þubat sergisine gelebiliyor ve sanki o sergide sergilenen zulüm tablolarýnda hiç payý yokmuþ gibi yazý yazabiliyor.
Benim zaviyemden Ertuðrul Özkök’ün 28 Þubat sergisini ziyaret etmesiyle F. Gülen’in 15 Temmuz sergisini ziyaret edip aný defterini imzalamasý arasýnda hiçbir fark yoktur!
Ne kadar da rövanþistim deðil mi!..