Katılım bankaları bir an evvel sisteme dahil olmalı

İnanılması güç bir dönemden geçiyoruz... Her tarafıyla yepyeni ve itiraf etmek gerekir ki kurun baskılanması anlamında işe yaramış bir modelin tam ortasındayız. Çok boyutlu "TL'ye güven paketi"...BES katkısından stopaj indirimlerine, ihracatçıya ileri vadeli kur rakamından memura vergi muafiyetine kadar pek çok kalemde devrim sayılacak kararlar alındı ve hayata geçirildi. Fakat bu modelin kuşkusuz en fazla çalışan mekanizması 'Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat' enstrümanı oldu. Daha doğrusu fiilen nasıl çalıştığını görmedik henüz ama kamuoyunu en fazla dövizle yatırımı bırakıp da TL hesabı açmaya yönlendiren teklif buydu desek yanlış olmaz. Erdoğan'ın millete sesleniş konuşması sonrası bir anda kurlarda 4 puan kadar aşağı yönlü hareket gördük, doğru mu? Ziraat Bankası Genel Müdürü o oynamaya yol açan satışın toplam 1 milyar dolar olduğunu açıkladı. Bu da aslında 'Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat' teklifinin, daha detayları bile ortaya çıkmadan satın alındığının bir işareti.

O geceye dair bir not daha düşelim kayıtlara. Bu önemli. Elbette Millete Sesleniş konuşması sonrası oluşan güven iklimiyle sistem içindeki dövizlerini bozduran küçük yatırımcıya kimsenin söyleyecek sözü yok ve olamaz da. Ancak herkesin şüphe içinde sorduğu bir soru daha var. "...Kurun en yüksek seviyeye geldiği akşam 17-18 liradan dolar bozdurup hemen ertesi gün 11-12 liradan yeniden dolar alanlar kim?" Bakın kimsenin ne alıp ne sattığına devlet karışacak değil elbette. Kimseye de düşmez zaten. Ama vatansever bir refleksle o gece döviz bozduğunu düşündüğümüz bazı kimseler, tamahkâr bir hevesle bir gün sonra dolara hücum etmişse, işte iki elimiz onların yakasındadır.

**

'Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat' ile ilgili en önemli kaygı katılım bankalarının müşterilerinde yaşanıyor. Hep duyuyoruz 'katılım bankalarında da bu sisteme geçiş için bir hazırlık var' diye, ama somut bir sonuç görebilmiş değiliz. İslami finans kurumları yani katılım bankaları halen, müşteri taleplerine karşı ne yapacağını haklı olarak bilmiyor. Katılım bankalarında hesap sahibi olanlar bana da mail yağdırıyor, 'ne yapacağız biz?' diye. Bu soru bir an evvel cevaplanmalı. Katılım bankaları bu modele geçiyorsa zaman kaybetmeden geçmeliler.

**

Bir not daha... Ben son dalgalanmanın en yüksek seviyelere çıktığı günlerde bazı ihracatçılarla uzun uzun konuştum. 21 Aralık itibariyle yaşanan istikrarlı tablo için bugün alkış tutan pek çok işadamı, aslında rekabetçi kur politikası üzerinden yüksek kur düşük değerli TL günlerinde daha fazla ihracat yaparak hedef tutturabildiklerini söylüyordu. Bu sabit kur rejimlerinde devalüe edilen parayla ihracat yapan ülkelerin tercih ettiği, ithalatı kısan ihracatı arttıran bir modeldir esasında. 'Bir ülkenin para birimi yabancı paralara karşı değer kaybederse o ülkenin ihracatı artar.' Normalde bizimki gibi dalgalı kur rejimlerinde çok da fark etmez. Çünkü nasıl bizim paramız dalgalanıyorsa iş yapılan ülkenin parası da dalgalanır diye kabul edilir. Fakat son 20 yılda uygulanan değerli TL politikasıyla, ülkenin ithal mal çöplüğüne döndüğünü söyleyen bazı işadamları, TL'nin değerinin düşmesiyle bunun tersine döndüğünü ifade ediyordu. İhracatta arka arkaya kırılan rekorlar da zaten bunun çok açık bir göstergesi. Şimdi televizyonlarda o işadamlarının "TL'ye Güven Paketi"ne ilişkin olumlu yorumlarını görünce daha bir mutlu oldum. Kendi işleri için, TL'nin değersiz olmasını savunanlar bile güven duyuyorsa, çok doğru bir iş yapılmış demektir. Vatana millete hayırlı olsun.